Önceki bölümden:
Bir iki saat kadar sessizce ayakta bekledik. Gün boyunca onca yolun, taşından toprağından sonra şuan ayaklarımı hissetmiyorum desem yeridir. Tarık'ta tık yok. Dikkatlice ona baktım. Sanki geceyi deler gibi karşıya bakıyordu. Duruşundan dalıp gittiği belliydi.
"Tarık?"
Aniden silahını bana doğrulttu. Yaptığı hareketle bir adım geriledim.
"Ne yapıyorsun?"
Eli tetikte gözlerimin içine bakarken bir kaç kez gözlerini kırpıştırdı.
"Lan oğlum kendine gel!"
Beni duymadığı âşikardı.
"Tarık duyuyormusun beni?"
"..."
"Ta.."
Gözlerindeki o karanlık enerji geceyi bile delerken beklenen oldu...
Islık sesine eş değer bir ses işitilirken
Önümde bana silah kaldıran Tarık, aniden bacağına sarılıp afallayarak geriye düştü.Hiç bir acı tepkisi vermezken ateş eden kişiye, Yusuf'a baktı ve içten hırslı bir sesle homuranarak:
"Lan!"
Buna karşılık Yusuf daha öfkeliydi.
"Amacın ne lan senin!"
Olanları idrak edemeyen Yusuf sinirle öne atılırken onu durdurdum.
"Dur Yusuf! Ve mümkün olduğunca sessiz ol!"
Net bir şekilde uyarışımla durdu Yusuf. Sinirle artan nefesi bâriz duyulurken hala Tarık'a doğru sıkıca tuttuğu tüfeğini yavaşça indirip devam ettim.
"Tehlikeli bölgedeyiz. Öfkeyle yaptığımız her hareket hepimizi zora sokar aslanım. Sakin ol."
Şükür ki susturucu takılıydı silahlarımızda. İçimden buna dua ettim kısaca.
Yusuf'u bırakıp Tarık'ın yanına gittim. Hemen yanına eğilip yarasına baktığımda kurşun girmemiş,bacağını sıyırmıştı. Bana mahcupca bakarken bileğine yakın gelen kurşun yarasını sarmak için postalın iplerini çözmeye başladım. Yusuf'ta tentürdiyot ve pamukla geldi yanımıza. Tonundan bir şey kaybetmeyen sesiyle konuştu Tarık:"Kasıtlı değildi."
Yüzüne bakıp tekrar işime devam ettim. Operasyon sırasında kalkıp hesap soracak değilim kimseye. Sonra keseriz biletini. Onu rahatlatmak adına.
"Neyse ney sorun yok aslanım."
İplerini çözmeye çalıştığım Ayağını aniden çektiğinde kaşlarımı çatarak baktım.
"Kasıtlı değildi komutanım."
"Olabilir Tarık ver şu yarana bakacağım."
Kamuflajın paçasını sıyırıp bir yandan yarasından akan kana pamukla pansuman yapmaya başladı. Şaşkınca bizi izleyen Yusuf'a:
"Sen geç Yusuf birazdan Ömer ve Hasan gelecek nöbete zaten. "
Durup gözlerini Tarık'tan bana çevirdiğinde:
"Haydi aslanım."
Yusuf itiraz etmeden sessizce tekrar yerine uyumaya gitti.
Tarık ise yarasına tentürdiyotu boşaltıp el çabukluğuyla sardı. Sonra elleriyle yerden destek alıp bir metre kadar uzağında kalan küçük kaya parçasına sırtını yasladı. O sıkıntıyla nefesini verirken bende diğerlerini nöbet değişimi için çömeldiğim yerden kalkıp onları uykudan kaldırmaya gittim. Ömer ve Hasan kalkıp nöbet için iki ayrı yere dağıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kartal🇹🇷⠀ ོ
Ficção AdolescenteSevme kızım beni. 'Ben askerim' toz toprak kokarım. Elini uzatsan silah gibi tutarım. Benim gözlerime bakma sana düşman gibi bakarım. Ben uyku nedir bilmem geceleri nöbet tutarım,gece gelme bana parola ister sorarım.Ben disko,dans bilmem yürüyüş kar...