Önceki bölümden:
"Yiğit. Yerindemisin koçum?"
"Evet komutanım. Burada havalar çok iyi. Yalnız ben baktıkça dayanamıyorum indiresim geliyor. Yahu uzaktanda olmuyorki böyle."
"Tamam gevezelik etme. Beni dinle şenlik yapacak bu salaklar birde küçük bir sürprizim var bu iş tahmin ettiğimizden de kolay olacak. Büyük bir yıkım olacak hainlere. Akşam Karaça mı keçemi baş komutanları gelecekmiş."
"Senin bu akşamki yemeğin belli koçum. O haini ne yap et indir!"
"Emredersiniz komutanım. Büyük bir zevkle."
Ben mağaranın girişinde beklerken telsizden Tarık'a seslendim. Aklımda farklı bir şey vardı. Bize bir taşla üç kuşu vurduracak bir şey.
Tarık'tan:
"Komutanım nereye!"
"Küçük bir işim var beni yarım saat idare edin koçum."
Mağaranın girişinde Karaçamıdır kaçıkmıdır onu bekleyen adımın yerine beklemeye başladım.
"Komutanım yine bir delilik peşindeydi. Sağlam adam ama bazen böyle kopuk oluyor."
"Herkesten kendini gizlesede kimsenin bilmediğini düşündüğü çok şeyini biliyorum. O fark etmese de her şeyinden haberim var. Dağların bir numaralı boncukcusu oldu. Bangır bangır hainler onu anıyordu.
Bilmediğim tek şey geçmişiydi. Neden boncukçu olduğu."" Yine böyle delirmiş ilk defa hainlerin içine tek başına girmeye cesaret etmişti. O akşam Yasemin öğretmen vurmamıştı haini. Ben indirmiştim. Yoksa şehit düşecekti orada. Kaybetmek isteyeceğim son insanlardan birisi olmuştu çok kısa bir zamanda. Bunu kendisi belki bilmiyordu."
On beş dakikaya yakın bir zaman geçmiş hala görünmüyordu Fırat komutan. Endişe etmiyor değildim.
"Sayıca fazlalar en ufak bir hatada içimizden birisi öldürülebilir yada esir alınabilirdi."
Stresle terleyen ellerimi üzerime sildim. Arada bir soluma dönüp komutanımın girdiği son mağaranın önünü kontrol ediyordum. Dışardaki hainler yavaş yavaş masa, sandalye, taş, kütük bir araya kuruyorlardı. Kendilerince şenlik yapacaklar güya. Sinirle nefesimi verirken mağaranın ağzında komutanım göründü. Ama yürüyüşünde bir tuhaflık vardı.
"Yaralandımı acaba?"
Sendeleyerek yanıma geldi. Fark edilmemek için kollarında kavradığım gibi çekerek içeri aldım. Gözleri kan kırmızısı olmuş resmen öfke taşıyordu. Elleri titriyor sanki bilincini yitirecek gibiydi. Sanırım şok geçiriyordu. İstemsizce endişe dolan sesimle:
"Komutanım kendinize gelin!"
Fırat'tan:
Boğuk bir ses bağırıyordu başımda. Patlama sesleri, kulağımda adımı sesleniyordu birisi.
"Fıraaaaaat!"
Şiddetli bir ses ve ardından gözümün önünde seken tesbihlerin kulaklarımı dolduran kalın ve tok yankısı...
Gözlerimin önü kararıyordu. Nefes almayı unutmuştum."Komutanım kendinize gelin!"
Yüzüme aldığım hafif darbelerden sonra kendime duvara savrulup ve yüzüme sert bir yumruk yiyince geldim.
"Kendine gel lan! Kendine gel!"
Bir anda derin bir nefes aldım. Canım yansada işe yaramıştı. Bana tekrar abanacak olan Tarık'ı durdurdum ve zar zor kollarından tutup:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kartal🇹🇷⠀ ོ
Teen FictionSevme kızım beni. 'Ben askerim' toz toprak kokarım. Elini uzatsan silah gibi tutarım. Benim gözlerime bakma sana düşman gibi bakarım. Ben uyku nedir bilmem geceleri nöbet tutarım,gece gelme bana parola ister sorarım.Ben disko,dans bilmem yürüyüş kar...