Önceki bölümden:
Hala üzerindeki üniformayla ayrı dikkat çeken cüsseli kurt konuşmasıyla yanındaki kızları tav etmişti. İki genç kız birbirine gülüşerek bakıp bir Börü'yü birde beni işaret ediyorlardı.
Kolundan tutup çektim.
"Tutturdun kamuflajlı gezecem diye zaten göze batıyorsun konuşup habersiz kızları saracan başımıza Börü."
Börü kendine has kahkahasını patlatıp çiçekleri satan amcaya: "Biz bunları alalım"diyerek amcanın eline verdi.
Börü sayesinde ne kadar mutlu olsamda Ahsen'e duyduğum endişe beni çileden çıkarıyordu. Börü çiçekleri aldığı halde bana inanmıyordu.
"Nasıl evlendiniz?"
Yoldan gözümü ayırmadan konuştum:
"İmza atarak."
"Hadi canım bende yeni öğreniyorum imza atarak evlenildiğini! Oğlum doğru dürüst anlatsana."
"O karnını deştiğim it eşimin eski nişanlısıydı. Hain olduğunu bilmiyormuş. Ben izne çıktığımda eşim öğretmen kız öğrencisinin ailesini dağa götürüp katletmiş. Kızımın adı Nazlı... Nazlı için evlendik Ahsen'le"
Börü birden lafımı kesip:
"Yani tahmin etmiştim. Sen asla aşık olmazsın Fırat. Sen aşkların adamı değil dağların adamısın."
"Sen öyle san Börü. O dağların adamı dünya kadar bir güzele aşık oldu."
"Okadar diyorsun?"
Börü beni herkesten iyi tanırdı. Şuanki stresli halimi anlayıp bir şey sormamaya karar vermiş olmalı ki hastaneye gidene kadar bir şey sormadı. Araçtan indiğimizde Börü:
"Ben gelmiyorum Fırat."
Anlamsızca baktım ona. Elini ensesine atıp.
"Annen burada değil mi?"
"..."
"Annen beni görürse yaşadığımı babama söyleyebilir Fırat. Ben babamın karşısına çıkmak istiyorum."
Bir kaç adımda yanına gidip:
"Ben ona tembihlerim Kürşat. Bir şey olmaz. Ben candaşımı yanımda görmek istiyorum. "
Biraz düşünüp gelmeyi kabul etti. Ahsen'i ve Nazlı'yı sanki yıllar sonra görecekmiş gibi bir heyecan vardı içimde.Asansör bile yavaş hareket ediyormuş gibi geliyordu. Elimdeki çiçekleri koklayıp düzeltirken asansör durdu. Börü:
"Ben lavaboya gidiyorum kardeş" diyerek yanımdan ayrıldı.
Koridora geldiğimde annem beni karşıladı. Kollarını açıp sıkıca sarıldı.
"Fırat'ım, oğlum!"
Annem oldukça yorgundu. Bu onun ağır çıkan sesinden aşırı belli oluyordu.
"Anne Ahsen?"
Annemin yüzü düştü bir an. Sessizliği beni delirtirken omuzlarından tutup:
"Anne telefonda iyi dedin bana. Nerede?"
Annem suçluymuş gibi ağlamaklı konuştu:
"Oğlum ameliyattan çıktı. Ama sadece bir kurşunu alabilmişler. Diğeri karnında. Kaldıramamış çağın."
Sözlerim titrek ve kırık şekilde döküldü dilimden:
"Anne ne diyorsun sen?"
"Fazla kan kaybetmiş oğlum. Şimdi dinleniyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kartal🇹🇷⠀ ོ
Teen FictionSevme kızım beni. 'Ben askerim' toz toprak kokarım. Elini uzatsan silah gibi tutarım. Benim gözlerime bakma sana düşman gibi bakarım. Ben uyku nedir bilmem geceleri nöbet tutarım,gece gelme bana parola ister sorarım.Ben disko,dans bilmem yürüyüş kar...