Fırat'tan
Up uzun bir yolculuk bitti ve bende bittim. Ayaklarım dağlarda yürümeye alıştığından şuan adım atmak sorun değildi benim için. Evimin sokağına girdim. Bakmayın İstanbul diye. Her yeri aynı değil. Bu sokak mis gibi çiçek kokuyor,çam ağacı kokuyor. Eski yapılar daha fazla ve kaldırımlarda ağaçlara eşlik eden masalar kahvehaneler var. Buralarda en sevdiğim yer, tabikide Aziz amcanın tesbih dükkanı. Ama oraya uğramadan önce şu ilerde dedi kodu yapan anama bir asker selâmı verip uğrayacağım Aziz amcanın yanına.
Bizim evimiz iki katlı önü bahçeli bir ev. Kapının önünde annemin özene bezene koruduğu bembeyaz dantelli masası,çiçekleri,fidanları...
Kalbi gibi bahçesi var.Şuan karşısında hararetli hararetli sohbete kapıldığı kadın Aziz amcanın eşi.
İyice yaklaşıp kapının önüne geldim. Aziz amcanın eşi Gülay teyze beni fark ettiğinde valizi yere atıp asker selamı verdim.
O sırada annem beni gördü. Bir ayağa kalkışı var sanki kuş uçuyor.
"Fırat'ım! Oğlum!"
Sular seller, ağlamaya başladı hemen.
Bende ona sıkıca sarıldım ve kokusuyla özlem giderdim.Sonra hayıflanarak:"Yahu Halime sultan ne bu hemen ağlıyorsun?"
Hıçkıra hıçkıra baktı elmas gibi parlayan gözleri.
"Ah evladım ne çok özledim seniii."
Yanaklarımı sanki küçücük bir çocukmuşum gibi sıkarken canımın acısıyla.
"Ah! Anam dur!"
"Uf benim yakışıklı oğlum gelmiş!"
O sırada balkonlarda pencerelerde olan mahalleliyle göz göze geldim. Evet şuan komik bir durumdaydım.
Gülay teyze de yanıma gelip içten bir tebessümle:
"Hoş geldin Fırat oğlum. Nasılsın iyimisin?"
"Hoş buldum Gülay teyze. Hamdolsun iyiyim sen nasılsın?"
"Bende iyiyim evladım sağ olasın."
Annem beni kolumdan çekiştirip:
"Ayakta kaldın oğlum gel."
Öğle sıcağında bembeyaz masa örtüsü gözümü alırken öyle bakıştık. Tabi bir sürü soruyla didik didik ettiler beni.
Bir süre sonra kız kardeşimin yokluğunu hissettiğimde:"Anne kardelenim nerede benim?"
"Aa kardeşin. Evladım uyuyordu en son odasındadır."
Gerinerek kalktım masadan.
"Halime sultan ben bir bardak su içeyim sonra küçük cadımı uyandırayım."
Annem ne yapacağımı anlamıştı pis pis sırıtışımdan.
"Fırat biliyorum ben bu bakışları,bu yan yan gülüşü oğlum. Daha gelir gelmez kendine sardırma şu kızı."
Ellerimin içiyle annemin yanaklarını sıktım.
"Bişey olmaz!"
Ben koşarak içeri girerken annem Gülay teyzeye benden yakınıyordu.
"Küçükkende böyleydi bak görüyorsun dimi."
Kolidoru bitirdikten sonra ilk mutfağa girdim. Girişin dibindeki dolabın kapağına dokunduğum an mutfak tezgahının sonunda bir koku geldi burnuma. Yemekti bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kartal🇹🇷⠀ ོ
Teen FictionSevme kızım beni. 'Ben askerim' toz toprak kokarım. Elini uzatsan silah gibi tutarım. Benim gözlerime bakma sana düşman gibi bakarım. Ben uyku nedir bilmem geceleri nöbet tutarım,gece gelme bana parola ister sorarım.Ben disko,dans bilmem yürüyüş kar...