Önceki bölümden:
"Hayırlı sabahlar komutanım."
"Hayırlı sabahlar koçum. Hava açılmadan devam edelim. Bu akşam senin yerine ben tutarım."
Onaylarcasına kafasını sallayıp toparlandı. Yanımızda getirdiğimiz konserveleri ortaya koyup bir şeyler atıştırdıktan sonra yola çıktık tekrar. Ya şehadete yada leş almaya gidiyorduk yavaş yavaş. Gecenin soğuğu,gündüzün sıcağına inat...
"Hepimizin ailesi vardı. Hasan nişanlı yaza düğünü olacak inşaAllah. Tarık dağların bozkurdu. Yiğit'te evlenecek göz yok. Ömer ile Salih ise Mecnun. Bense yirmi yedi yaşına gelmiş taşın toprağın kızıl örtünün gölgesinde nefes alan vatan aşıklarından biriyim."
Babam hep derdi bana: "Bir vuracaksın! Buram buram kan kokacak! Mazlumun ahı, yiğidin kanı yerde kalmayacak evlât!"
"Biz böyle güçlü ecdadın evlâdı, torunuyken çakalların hükmüne yer vermeyiz hiç bir yerde."
Yürümeye devam ederken bir anda son bahar yağmuruna tutulduk. Sağanak bir şekilde yağıyordu. Bizim Yiğit bağırarak:
"Yağmur yağıyor komutanım!"
"Devam koçum. Yağmurda olsa çamurda bu itlerin cephanesinide deposunuda yakıp dökmek boynumuzun borcu bizim".
"Emredersiniz komutanım!"
***
Akşam konakladığımız yerden ayrılalı beş saate yakın bir zaman geçmişti. Güneş çoktan yüzünü göstermiş yüzümüzü keşfediyordu. Üzerimiz ıslanmış bir kilo daha ağırlık eklenmişti sırtımıza.Elimle komut verip durdum.
"Biraz mola. En arkada kalan Tarık'ı yanıma çağırdım."
"Emredin komutanım."
Cebimdeki haritayı çıkarıp açtım.
"Biraz istişare edelim tahmin ettiğimiz bölgeye girdik. Çok dikkatli olmalıyız yoksa işimiz zor. Birazdan merkezle iletişime geçeceğim.
"Haklısınız komutanım ama yeteri kadar malımız var."
Bir iki saniye durup:
"Pek fazla yiyeceğimiz olmasada. Ama bu leşleri yok etmede sıkıntı çekmeyiz. O cephanelik bizim için çok önemli komutanım. Açta kalsak sıkıntı yok."
Elimdeki haritayı incelerken sıkıntıyla verdim nefesimi.
"Aynen öyle Tarık."
***
Yağmur ve çamur işimizi zorlaştırıyordu her zaman. Ama alışkındık. Seyreksi ağlaçların yer yer çalılıkların içinden geçiyorduk. Bazen dağ bazen bayır yürüyorduk. Yürürken gök yüzüne kaldırdım kafamı gözlerimi kısarak.
Hava kararıyordu.Akşama kadar bir çok mağaraya girip kontrol ettik ama tek bir iz yoktu. Hepimiz iyice bitkin düşmüş ve acıkmıştık. Yine komut verip durdurdum herkesi.
"Mola veriyoruz. İyice bitkin düştük."
Elimizdekiler son konservelerimizdi. Sıkıntıyla verdim nefesimi. Hem inlerini bulamamanın hemde şartların zorlaşması delirtiyordu beni Sinirle homurandım kendi kendime.
"Ulan ben sizi bulursam..."
Yiğit yorgun bitkin geldi yanıma.
"Komutanım şu yakında dere var benim kumanyam boşaldı gidip doldurayım sizin boşmu? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kartal🇹🇷⠀ ོ
Teen FictionSevme kızım beni. 'Ben askerim' toz toprak kokarım. Elini uzatsan silah gibi tutarım. Benim gözlerime bakma sana düşman gibi bakarım. Ben uyku nedir bilmem geceleri nöbet tutarım,gece gelme bana parola ister sorarım.Ben disko,dans bilmem yürüyüş kar...