Önceki bölümden:
"Ahsen."
"..."
"Yorgunum."
Elimdeki havluyu yavaşça alıp banyoya geçti. Bu gerçekten yorgunluktan mı yani?
Moralim iyice düşerken mutfağa geçip bir tabak yemek koydum. Yanına da az bir salata hazırladıktan sonra üzerimi değiştirip yatağa uzandım.
Düşünmekten ve uykusuzluktan ölüyordum artık.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Ahsen'den
Sabah uyandığımda Fırat yine yoktu. Nazlı'ya güzel bir kahvaltı hazırladım. Masaya oturmuş karşısındaki sandalyeye boş boş bakıyordu. Sanırım yine Fırat'ı özlemişti. Karşısına geçip oturduğumda:
"Öğretmenim Fırat abi nerede?"
"İşi varmış Nazlıcım."
Dudaklarını büzerek ağlamaklı bir sesle konuştu:
"Ama ben çok özledim Fırat abimi."
Cidden ağlamaya başlamıştı. Anlık değişen ruh hâline şaşırırken ekledim:
"Aa Nazlı, ağlama kızım."
Önündeki tabağı ileri itip kollarını birleştirdi. Sarı ipeksi saçları önüne düşmüştü. Aklıma ikimizinde mutlu edecek bir fikir geldi.
"Nazlı kahvaltını yaparsan beraber Fırat abinin yanına gideriz olurmu?"
"..."
"Zaten bize yakın."
Kafasını kaldırıp bir baktı bana umutla. Uzun zaman sonra yüzünde gülücükler açıyordu.
"Oluuor! Hemen yerim ben!"
O mutlu olunca bende mutlu olmuştum. Hızla kahvaltısını yaptı. Her şeyi toparlayıp üzerini değiştirdim. Saçlarını pembe tokalarıyla bağladım. Sonra geçip bende hazırlandım. Beyaz ve yeşil renkler benim en sevdiğim renkler olduğu için üzerime günlük beyaz bir elbise giydim. Sadece hafif bir rimel sürüp beyazın yanında çok parlamayacak tondaki yeşil şalımı örtündüm. Biraz hava almak ikimizde iyi gelirdi. Dışarı çıkıp lojmanın çevresinde biraz turladık Nazlı ile.
Hava oldukça sıcaktı. Neredeyse öğle ezanına geliyordu vakit. Dolaşırken birliğin önüne geldik. Burası oldukça geniş bir alan ve çoğu yerde oturmak için çardaklar var. Ağaçlıkların içinde sağımda kalan çardak çarptı gözüme. Bu arada nöbetçi askerler de dolanıyordu etrafta. Nazlı'nın silahları görmesi onu kötü etkiler diye düşünsemde nazlı masum masum etrafa bakınıyordu. Elimi çekiştirerek sordu :
"Fırat abi nerede?"
Etrafa kısa bir bakış atıp:
"Bilmem gelir belki. Gel bak biz şuradaki çardağa oturalım."
Nazlı ile çardağa doğru giderken ardımdan birisi seslendi.
"Yenge!"
Arkama dönüp baktım. Tam çıkaramadığım bu yüz nikah salonunda bizi güldüren Yiğit adındaki çocuğa benziyordu. Yanıma seri adımlarla koşarak geldi.
"Bir sorunmu vardı yenge?"
"Yok, Nazlı Fırat'ı görmek istedi o yüzden."
"Şu sıralar fazla yoğunuz yenge. Hem buralarda da fazla dolaşma komutan kızar bize."
Kaşlarım sinirle çatılırken:
"Ee! Oraya çıkma buraya çıkma! Ev süsü değilim ben!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kartal🇹🇷⠀ ོ
Teen FictionSevme kızım beni. 'Ben askerim' toz toprak kokarım. Elini uzatsan silah gibi tutarım. Benim gözlerime bakma sana düşman gibi bakarım. Ben uyku nedir bilmem geceleri nöbet tutarım,gece gelme bana parola ister sorarım.Ben disko,dans bilmem yürüyüş kar...