Melis o gece eve nasıl geldiğini bilemedi. Aklı babasının telefonda söylediği şeylerde kalmıştı. O an itibaren onun için gecenin tadı kaçmış, keyfi yerine gelsin diye içtikçe içmişti. Defalarca telefonu çalmış, ama konuşacak ayık kafa kalmamıştı. Melis artık eğlenceli değildi ve gidişata bakılırsa herkesin keyfini kaçıracaktı. Bu gibi durumlarda grubun rahatı için hemen bir taksi çağrılır, eve haber verilir, paket taksiye bindirilip eğlenceye devam edilirdi. Melis de bu mutlak sondan kaçamadı. Evdeki yardımcı kadın ve kapıdaki görevli genç kadının kollarından tutarak yatağına götürmüşlerdi. Kara haber Melis eve gelip yatağında tam olarak sızdığından bir saat sonra geldi. Yardımcı kadın ne yapacağını, ne tepki vereceğini bilemedi ilk. Sonra merdivenleri çıkıp küçük hanımı uyandırmaya çalıştı ama nafile. Kıyamet kopsa haberi olmazdı. Çaresiz sabahı bekleyeceklerdi. Avukat Ayhan Bey tüm formaliteleri hallediyordu nasıl olsa, varsın bir gece daha mutlu uyusun, bundan sonraki geceler hep ağlayacak nasıl olsa diye düşündü kadın. Baba kızın birbirine ne kadar düşkün olduğunu çok iyi biliyordu. Asıl derdi kendisiydi, bundan sonra işler nasıl devam edecek? Çalışmaya devam edecekler miydi? Şimdiden iş bakmalı mıydı? Büyük patronun ölmesine üzülmüştü. Sabah zor başlayacak, en iyisi erkenden yatmak dedi.
Sabah Melis müthiş bir baş ağrısıyla kalktı, sert bir kahve olayı çözerdi. Sonra gider babasının gönlünü alırdı. Mutfağa indiğinde ölüm sessizliğiyle karşılaştı. Ayhan amcası masada oturmuş kahve içiyordu. Gitti, boynuna sarıldı. Çocukluğundan beri beraberlerdi adeta bir amca gibiydi onun için. Ayhan Bey bekârdı, çocuk özlemini Melis'le gidermişti.
- Günaydın Ayhan amcacım dedi Melis. Fakat beklediği gibi sıcak bir karşılık alamadı. Hemen aklına babasıyla yaptığı konuşma geldi, sonra sabah sabah Ayhan amca ve buz gibi tavrı. Bir şeyler oluyordu, kendini en kötüsüne hazırladı: İşlerin başına geçiyordu, öyle patron başlamak yoktu hem de. Basamakları en baştan tek tek çıkacaktı. Şu an şu yaşında yapmak istediği en son şeydi bu.
-Otur Meliscim lütfen dedi. Birazdan duyacakların hiç hoşuna gitmeyecek, kabullenmek zor olacak ama bana inanmalısın. Bunu benden duyman gerek.
Melis bir an donup kaldı, odadaki herkesin yüzüne tek tek baktı. Yardımcı kadın ve kapıdaki görevli vardı. Yardımcı kadının elinde limon kolonyası vardı, bizim evde kolonya var mıymış diye geçti aklından. Güvenlik görevlisi ise telefonu sıkıca elinde tutuyordu sanki her an birini arayacak gibi. En nihayet Ayhan beye gelmişti sıra; odadaki en endişeli kişi oydu. Gözleri çok yorgun bakıyordu belli ki gece uyumamış. Büyük ihtimalle zor bir dosyayla uğraşıyor diye tahminde bulundu. Yüzündeki bütün çizgiler ortaya çıkmıştı. Melis bunları daha önce nasıl fark edememişti. Ayhan Bey, manevi kızının ellerini kendi avuçlarının içine aldı:
- Melis, baban uzun süredir ekonomik bir çıkmazdaydı. Bu kadar sıkıştığının farkında değildim, yemin ederim. Yoksa olaylar bu hale gelmezdi. Çözüm olarak kumar oynamış çok büyük kaybetmiş. Otel odasında canına kıymış.
Melis, içinden ne anlatıyor bu? Dedi. Cümleleri kafasında tekrar etti. En son canına mı kıydı diye bir çığlık çıktı ağzından. Birden ayaklandı, nerede şimdi? Hangi hastanede? Ne duruyorsunuz? Gidelim! Kimse kıpırdamıyordu.
- Bugün öğle namazına müteakip cenaze namazı kılınıp aile mezarlığına defnedilecek.
Melis'in aklına babasının son sözleri gelmişti. "Seni çok seviyorum kızım, her şey senin için. Bunu sakın unutma!" Sonra da kendisinin saçma sapan sözleri. Babası onunla vedalaşmıştı, Melis yarım kalmıştı. Hayatı boyunca kalbinin bir tarafı hep kırgın kalacak, vedalara her zaman çok önem verecekti.
Melis'in çığlıkları evin bütün odalarını doldurdu. Belki duyar diye bağıra bağıra babam affet beni diye bağırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT
Любовные романыYolunu kaybetmiş iki kırık kalp; biri kendini arıyor. Diğeri kendi gerçekliğini... Önlerinde iki seçenek var; ya kendi karanlıklarında sessiz çığlıklarla kaybolup gidecekler ya da ruhlarını özgür bırakıp aşka teslim olacaklar. Kim bilir belki de bir...