Bölüm 26

86 6 0
                                    

Sabah olduğunda herkesin yüzü gülüyordu. Akşamki oyun bayağı bir çetin geçmiş, neredeyse gece yarısına kadar oynamışlardı. "Neyse ki bugün cumartesi dedi Melis çayını yudumlarken. Yiğit'in cevabını bekliyordu sabırsızca. Yiğit, bir işkolik olarak haftanın günlerine hiç takılmaz, ihtiyaç duyduğu an hiç üşenmez işe giderdi. Bugün içinden işe gitmek gelmiyor, çiftlikte dinlenmek istiyordu. Melis'i duymamış gibi Emine'ye döndü:

- Ne zamandır patatesli börek yapmıyorsun Maviş?

Zeliha hanım hamur işini Yiğit'in kilo almasını sebep göstererek yasaklamıştı. Emine onların gelmediği vakitler gizlice yapar yerlerdi. Nihayet yasak bitmişti. Derin bir nefes alıp veren Emine:

- Mantı yapam mı beyim, böreği de yarın yaparım dedi.

Rahmi'nin gözleri parladı, yemeğini daha çabuk yiyip kalkmak istedi, Emine kahvaltıyı kaldırıp mantı yapmaya başlasın diye.

Kahvaltı sonrası Melis hemen ana oğlun yanına koştu, Şımarık yine formundaydı. Artık ergen görünümünden çıkmış, babası gibi vücudu gelişim göstermişti. Yine de toyluğu hoplamasından belli oluyordu. Delikız kendi kendine dört dönüyor, Ateşte onun peşinde sürükleniyordu.

- Ne çektin be Ateş! Dedi Yiğit, hınzırca Melis'in yanına ilişirken.

- Eee, kız evi naz evi demişler. Gerçi Delikız için başka atasözü var ama neyse.

- Delikız çiftliğe geldiğinden beri Ateş resmen sakinledi, yoksa benimki seninkinden daha deliydi. Kadın, girdiği her yeri ehlileştirebiliyor, çok ilginç. İnsan hayvan fark etmiyor.

- Doğa dişiye bahşettiği mükemmellikleri insan hayvan diye ayırt etmeden veriyor. Aynısı siz içinde geçerli.

- Nasıl yani?

- Öyle işte, hayvanda olsa insan da olsa erkek tepkileri çok belli, mesela Ateş bence adına göre biraz ağır kalıyor, Delikız ondan ona yüz vermiyor.

- Bence Delikız ilgi manyağı, bu Ateşte bilmeden şımartıyor onu.

- Bence Ateş, Delikızın istediği gibi yaklaşsa ...

- O zaman da kendi olmaz değil mi? Herkes gibi sevmek, hiç kimseyi özel hissettirmez bence.

Melis, Delikız'a baktı uzun süre. Yiğit tam olarak ne ima etmişti anlamaya çalışıyordu. Ya da bir şey ima etti mi onu da anlamamıştı. Tek anladığı Yiğit şimdiye kadar tanıdığı adamlara hiç benzemiyordu. Melis ani bir hareketle atına doğru koşmaya başladı. Yiğit, ata bir şey oldu herhalde diye düşünürken Melis çoktan atına binmişti bile.

- Su deposuna ilk varan kazanır, bakalım atın adının hakkını verebilecek mi?

Yiğit, rekabeti iş hayatında da özel hayatında da çok severdi. Melis'in bu atağı onu inanılmaz derecede tahrik etmişti. Ateşe bir ıslık çalmış, Melis daha Yiğit'in yanına gelmeden Ateş sahibinin yanında bitmişti. Yiğit son derece kıvrak bir hareketle atını binip, dizginlerine vurmuştu. Olup biteni neredeyse bir adım gerisinde izleyen Melis, sevdiği sanatçının konserine giden genç kız gibi olduğu yerde eriyip bitmişti. Ağzı açık Yiğit'in arkasında ağır çekimle bakarken Rahmi'nin sesiyle kendine geldi:

- Hanımım, bas gaza.

Rahmi bu gidişattan çok memnundu. Koşar adım hamur yoğuran karısının yanına gitti. Tepsi mantısı yaparsan sana bir müjde vereceğim dedi. Emine zaten zahmetli olan mantı işini daha da zorlaştırmak istemedi, omuz silkti. "Sen bilin o zaman" dedi Rahmi tezgahın üstünde bulduğu fındıkları ağzıyla kırarken. Emine kırk yıllık herifinin hareketlerinden haberin sağlam olduğunu anladı. "Çıkar ağzındaki baklayı herif" . Bizim çifte kumrular su deposuna gidiyorlar, yarış yapacaklarmış." Emine'nin keyfi yerine geldi, bu eve bir hanım gelecekse o Melis'ten başkası olamazdı. " Yapacağım herif mantını" dedi.

MİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin