Bölüm 37

86 4 0
                                    


Yiğit'le Melis'in arasında bir şey vardı ama o bir şeyin henüz bir adı yoktu. En azından Melis için yoktu. Yiğit'in ruh dünyasındaki derin buhranların farkındaydı. Yiğit'in canı gerçekten acımadan açılamayacağının da farkındaydı. Bazen en doğrusu herkes için doğru olanı yapmak yerine karşısındaki nasıl istiyorsa öyle yapmaktı. Çift olmak bunu gerektiriyordu, birbirlerinin noksanlarını ya tamamlamak ya da olduğu gibi kabul etmekti. Melis tamamlamaya çalışmıştı, başarısız oldu. Değiştirmeye asla çalışmazdı. Her insanın özünde neyse ne olursa olsun hep öyle kalırdı, zamanla üstüne bir şeyler ekler bazen törpülerdi insan özünü. Ama her zaman en derininde ilk doğduğu gün gibi kalırdı. Geriye tek bir seçenek kalıyordu; Yiğit'i olduğu gibi kabul etmek. Bu seferde kendisi onun buhranına karışıyor, nerede nasıl davranacağını kestiremiyordu. Tek başına iki kişilik davranamazdı. Melis bu sorunu orta yolda buluşarak çözme kararı aldı. Plansız programsız zamana bırakarak, doğru anı kollayarak yapacaktı bunu.


Yiğit'in ise durumu bambaşkaydı. O ne söylemesi gerekiyorsa söylemiş bundan sonrasını Melis'e bırakmıştı. Doğru olan duygularını söyleyip bir adım geride durup kadına zaman vermekti. Asla zorlamaz ikinci defa sormazdı. Olmuyorsa olmuyordur mantığında, ısrar edip karşısındaki kadını ne bunaltır ne de nazını çekerdi. Yiğit böyle bir adamdı. 

Ama Melis onun için çok farklıydı. Belki en başta Melis'in varlığından bu kadar rahatsız olurken farkında olmadan ona yüreğinde yer verdiği içindi farkı. İlk görüşte nefret edip sonrasında kaşına ayrı gülüşüne ayrı kişiliğine ayrı düştüğü içindi. Herkese davrandığı gibi ona davranamaz, onu kimselere benzetemez, başkasını sevdiği gibi sevemezdi. Melis özeldi, tekti, tam yüreğinin ortasında en kıymetlisiydi. Sabırla bekleyecekti onu, diğerlerinde olduğu gibi kestirip atamazdı, yapamazdı. Yaparsa en çok onun yüreği kanardı. Melis'in sözlerinden etkilendiğini hissediyor ama kadında daha önce yarattığı belirsizlik ve güvensizlik duygusunu aşamadığını da biliyordu. Bunun yolu tabiî ki iletişimden geçiyordu ama Yiğit bu konuda o kadar iyi değildi. Bu yaşına kadar sevgisizliğini nasıl kimseyle paylaşmadıysa bundan sonra da sevgisini paylaşmak istemiyordu. Bilmediği bencillik yaptığı kişi kalbinin yarısıydı. 

Kozlarını paylaşmadan iki kalp ortada buluşamayacaktı, bu da tek seferde olacak iş değildi.


Yiğit arabasını çiftliğe sürerken kafasındaki tüm soruları, olumsuz cümleleri bir kenara attı. Şu an tek düşünebildiği Melis'i yatmadan önce görüp görmeyeceği idi.


Melis, terasa çıkmış televizyondaki dizileri bir başından bir ortasından izliyordu. Gözü televizyon ekranındaydı, aklı Yiğit'te. Böyle geç kalmazdı, arayıp nerdesin diye soramıyordu. Aynı şekilde Yiğit'te haber veremiyordu. Ne biçim ilişki bu diye içinden geçirdi. Tam bir küfür savuracaktı ki eve yaklaşan araba sesiyle suratının şekli değişti. Onu bekliyor gibi gözükmek istemiyordu. Hemen izlediği diziye odaklandı, en azından karakterlerin adını bileyim, bir şey sorarsa öyle kalakalmayım dedi.


Yiğit arabadan inerken yan koltuktan zarfı almayı unuttu. Tam kapıya varmıştı ki geri döndü. Zarfı cebine koyup Melis'in ışığı yanıyor mu diye odasına baktı. Kadının odası karanlıktı ama teras kat aydınlıktı.


Yiğit kapıyı tıklattığında Melis beş dakikada dizideki tüm karakterleri, kim kime aşıktı, kim kötü karakterdi çözmüştü. Yiğit onu bu kadar dikkatli dizi izlerken görünce meraklandı. Hal hatır sormadan televizyona baktı. Sonra da gelebilirim, dedi.

- Yok yok gel lütfen, uyuyamadım vakit geçsin diye bakıyorum öyle, dedi Melis.

Yiğit cebindeki zarfı Melis'e uzattı.

MİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin