Bölüm 3

169 9 0
                                        

Yiğit, adeta kapkaranlık bir kuyuda tek başına ne yapacağını bilmez bir şekilde gece bitsin diye dua ediyordu. Karakolun önünde avukat Ayhan beyi bekliyor bir yandan da Mehmet beyin ceset torbasındaki görüntüsünü unutmaya çalışıyordu. İhtiyar son dersini sağlam vermişti: Kaybedecek çok şeyin varken ASLA büyük oynama! Bundan sonra gelişecek olaylar onu çok korkutuyordu. Cebinde iki mektup vardı; bu mektupları polise söylemedi. Ne de olsa otel kameralarından olayın intihar olduğu apaçık ortadaydı. Cebindeki bu iki mektup hayatının akışını değiştirecekti, hissediyordu. İyi bir satranç oyuncusu olan Mehmet Bey dört hamle öncesini hesap etmeden oynamazdı. İşin kötü yanı mektupta yazılanları yapmak zorunda olmasıydı; Mehmet beye kimsenin anlayamayacağı bir vefa borcu vardı. O buhranlar içinde kıvranırken, gözlerindeki acıyı görmüş elinden tutmuş onu zirveye taşımıştı. Hiçbir kan bağı olmadan, karşılığında hiçbir şey beklemeden sanki onun evladıymış gibi yardım etmişti ona. Sıra ona geldiğinde neyse yapılması gereken yapmalıydı, hiç tereddüt etmeden de yapacaktı. Bu yüzden çok korkuyordu o mektubu okumaktan. Korkunun ecele bir faydası yok dedi ve oturduğu bankta sağına soluna bakarak mektubu dikkatlice okudu. Tahmin ettiği gibi olmuştu, Mehmet bey hayatının ortasına bombayı bırakıp gitmişti. Okudukça kamburu çıktı, kaşları kalktı. Son cümlede el yazısıyla yazılmış kâğıt parçasına boş gözlerle bakakaldı. Derin bir nefes alarak "peki ihtiyar sen nasıl istiyorsan "dedi.

Avukat Ayhan Bey ne zamandır onu izliyordu, bilmiyordu. Göz göze geldiklerinde "bana da bir mail atmış, yetişmeye çalıştım ama başaramadım dedi. Ayhan Bey Mehmet beyin yaşlarında ondan daha fit kendine bakan karizmatik bir adamdı. Üniversiteyi beraber okumuş, aynı evi paylaşmışlardı. Ayhan Bey memur çocuğuydu, bazen kiraları ödeyemez faturaları ise geciktirirdi. Bu zamanlarda Mehmet Bey hiç sesini çıkarmaz, sessizce borçları kapatırdı. Mehmet Bey varlıklı bir ailenin çocuğu olduğunu okul bitene kadar hiç söylemedi. Bunu bir ayrıcalık gibi görmüyordu hatta bu durumun kişilik gelişimi için olumsuz bir durum olduğunu iddia ediyordu. Okul bittiğinde Ayhan beyle beraber bir yazıhane açmış, çok çalışmış çok başarılı olmuşlardı. Ama genlerindeki ticaret ruhu ağır basmış, baba mesleğini modernleştirerek bir finans şirketi açmıştı. Soyadını ilk defa o zaman kullanmıştı. Evlerine gittiği amcalar ağabeyler parasını değerlendirmesi için hiç tereddüt etmeden ona gelmişler ve hep kazanmışlardı. 10 yıl sonra ailesininkine yakın hatırı sayılır bir servet edinmişti. Bu dönem de bile Ayhan beyi bırakmamış dostlukları daim olmuştu. Ayhan Bey, Mehmet Beyin bu zamansız ve acı ölümü karşısında sarsılmak yerine Melis'e kol kanat germeye karar vermişti.

-Evet delikanlı, söyle bakalım yapacak mısın Mehmet beyin son dileğini?

Yiğit, bir mektuba baktı bir Ayhan beye. Derin bir nefes aldı ve mektubu tekrar sesli okudu.

Kelimeler ağzından dökülmüyor sanki içine düştüğü çıkmazda buhar olup uçuyordu. Mektubun sonlarında boğazına bir yumru varmış gibi tıkandı, derin bir nefes aldı, karşısında cevap bekleyen adamı unutarak konuştu:

- Hakkım sana helal olsun be ihtiyar dedi Yiğit, isteğin emirdir. Gözün arkada kalmasın nefes aldığım müddetçe Melis her zaman dik duracak.

MİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin