Yiğit, kahvaltıya inerken çalışma odasında birisinin bilgisayarını kullanmaya çalıştığını gördü. İçeri hızlıca daldı, tam bağıracaktı ki Melis'i siyah yuvarlak çerçeveli gözlüklerinin üstünden şaşkın şaşkın ona bakarken yakaladı. Saçını saçma bir şekilde kalemle tutturmuştu. Melis çok komik gözüküyordu hem de çok tatlı. Masanın üstü bir sürü yazılmış çizilmiş kağıtlarla, eski tarihli ekonomi dergileri ile kaplıydı.
- İzin almadan daldım odana özür dilerim. Uyanmanı bekleyemedim, biraz tez canlıyımdır da ben.
Yiğit gördüklerini anlamlandırmaya çalışıyordu.
- Eski dergileri atmadığın çok iyi olmuş aslında çok güzel veri topladım ama elimle yazmak resmen hamallık. Excelle her şey daha düzenli olur. Bilgisayarını kullanabilir miyim? Bana yeni oturum açsan olur mu?
- Nasıl istersen Melis diyebildi Yiğit. Nihayet o gün gelmişti, çok beklemiş umudunu kaybetmişti ama nihayet Melis kendi ayakları üzerinde durmaya karar vermişti.
- Çok koptum piyasadan, bizimki gibi bol sürprizli piyasalarda bir gün bile kayıp, çok çalışmam gerek.
- Zehir gibisin kapatırsın arayı. İstediğin zaman yardım ederim sana.
- Kapatırım canım, keşke Ayhan amca elbiselerimin yanında çalışma masamı da getirseydi. Aklımda sosyal medyada finans uzmanlığı yapma fikri var. Çağa ayak uydurmak gerek değil mi? Eğer tutulursam oradan yürürüm.
- Bütün özel eşyaların Beşiktaş'ta bir evde. İstediğin vakit gidip neye ihtiyacın varsa alırız.
Melis, bu bilgiden mahrum bırakıldığı için çok sinirlendi ama çaktırmadı.
- Biraz toparlayayım kafamı gideriz, sen şu hissedeki iniş çıkışı görüyor musun?
- Evet, benimde takibimde. Bilgisayardan bir dosya açıp kapatıp hararetli bir konuşmaya başladılar.
Emine kapının önünde bu iki deli kanın hiç anlamadığı bir dilde bir şeyler konuşmasına çok sevindi. Kahvaltı beklesin biraz, dedi. Akif beyin odasına yöneldi, hep burnuna kötü koku geliyordu bu odadan. Her gün siliyor, havalandırıyor ama bir türlü kurtulamıyordu kötü kokudan. En son kokulu mumlarla çare bulmuştu. Böylelikle odanın geceleri tamamen karanlık olmasını engellemişlerdi. Yine de yangın çıkar diye hep tetikteydi Emine. Sıklıkla kontrol ediyordu. Melis'in kahkahasıyla neşelendi, mum koku falan kalmadı aklında.
İki çalışkan karınca kahvaltıyı unutup öğlene kadar iş konuştular. Emine artık dayanamadı, elinde bir tepsiyle odaya daldı. "Yeter gari çalıştığınız, aç karınla beyin çalışmaz" dedi. Yemeklerini yerken Yiğit Melis'e Beşiktaş'taki eve beraber gidip istediği eşyaları almayı teklif etti.
Melis için ikinci yaşamı başlıyordu.
***********************************
Beşiktaş'ın daracık sokaklarının birinde arabayı park etmek için dört dönüyordu Yiğit, hiçbir yerde duramıyordu hemen arkadan bir araba korna çalıyordu. Hiçbir yere de gidemiyordu, önündeki araba önündekinin hareket etmesini bekliyordu. Yiğit, bir kez daha neden şehir merkezlerini sevmediğini hatırladı. Gününün en verimli zamanı yolda gerilerek geçiyordu. Nihayet boş bir park yeri bulan Yiğit, şimdi de eve kadar yürüyecekleri için gerildi. Melis ise halinden çok memnundu; büyük kararlar veren insanların ilk günkü yüksek motivasyonunu yaşıyordu. Artık geleceği belirsiz değildi, ne yapacağını bilen insanların sükuneti vardı üstünde. Arabadan iner inmez denizin kokusunu ciğerlerine çekti. Deniz çok yakınlarındaydı, martıların çığlıklarını kulağının dibinde hissediyordu. Derken eski bir tip apartmana girip dönen merdivenleri çıktılar. Melis tam pes edeceği vakit evin kapısına gelmişlerdi. Yiğit kapıyı açtı ve Melis'e yol verdi. Melis eve adım attığında gözlerine hücum eden gözyaşlarını tutamadı. Bu ev kesinlikle ona aitti. Kapı direkt salona açılıyordu, salonda çok ta geniş olmayan bir balkona. Henüz kapının önündeydi fakat balkondan denizi görebiliyordu, manzara büyüleyiciydi. Melis'i etkileyen İstanbul manzarası değildi tabii ki. Hemen diğer odalara geçti; bir yatak odası ve mutfak vardı. Geri döndüğünde Yiğit balkondan dışarı denize bakıyordu. Arkasından Melis'in yaklaştığını duyunca ona doğru döndü. Dönmesiyle Melis'in kollarını boynunda yüzünü ise göğsünde buldu. Ne yapacağını bilmez halde bu anın bitmesini bekledi. O da karşılık olarak ona sarılmayı düşünemedi, o kadar şaşkındı ki. Bu küçük şaşkınlık anından sonra Melis başını Yiğit'in göğsünden kaldırdı, ellerini indirdi. Ama gözlerini Yiğit'in tam gözlerine dikerek:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT
RomanceYolunu kaybetmiş iki kırık kalp; biri kendini arıyor. Diğeri kendi gerçekliğini... Önlerinde iki seçenek var; ya kendi karanlıklarında sessiz çığlıklarla kaybolup gidecekler ya da ruhlarını özgür bırakıp aşka teslim olacaklar. Kim bilir belki de bir...