Bölüm 38

65 5 0
                                    


Melis olan bitenden habersiz etrafını süzüyordu. Kulüplerden çıkmayan bir cluby girl için fazla şıktı burası. Dikdörtgen biçiminde ahşap zeminli loş bir aydınlatması olan mekânın duvarları farklı modern dans posterleriyle kaplıydı. İnsanların bazısı bunların önünde özçekim yapıyordu. Bir grup çok fazla ses çıkarıyordu, hemen onlardan tarafa baktı. İşte oradaydı herkes, Melis'in avare takımı tam kadro bu geceye gelmişti. Aradan üç yıl geçmişti, üç yıl herkeste farklı izler bırakmıştı. Kız arkadaşları internette görmeye alışkın olduğu tek tip popüler suratlardı. Melis onları bu kadar iyi tanımasaydı asla anlayamazdı. Kızların yüzü çökmüş, gözlerinin etrafı olduğu gibi dolguydu. Kendisiyle gurur duydu, yüzü üniversite yıllarındaki gibi capcanlıydı. Erkek tayfa ise ya çok zayıftı ya da çok kaslı. Konuşmalarından hala bir baltaya sap olamadıkları çok belliydi. Döndü arkasını, Yiğit vestiyerden daha yeni dönüyordu. Yiğit'in gelişini izlerken bir değerlendirme yaptı; yanında genç bir adam vardı, aklı beş karış havada, tek ideali her ortamdan kız düşürmek olan erkek çocuğu yoktu. Melis, çocukluğunu gençliğini kaybetmişti belki ama her haliyle o gruptan çok adım öndeydi. Yanındaki adamın koluna girdi.

Gece alanında oldukça ünlü bir Türk bir de yabancı tangocu çiftin içeri girmesiyle başladı. Onları tanıyanlar büyük bir alkış tuttular. Çiftler kürelerin içinde dönen biblolara çok benziyorlardı. Suratlarında gülümseyen fakat ciddi bir ifadeyle salonun tam ortasında durdular. İnsanlar ivediyle bu çiftin etrafında daire oluşturdular. Kimisi sahnedeki çifte laf atıyordu, kimisi hayranlıkla onların fotoğraflarını çekiyordu. Melis'le Yiğit hemen kendilerine bir yer buldular, fakat insanlar sahneye yaklaştıkça saflar sıklaşıyordu. Bazı gençler gönüllü olarak yere oturdular, yine de insanlar birbirine değmeden ayakta duramıyorlardı. Yiğit tamamen koruma içgüdüsüyle Melis'i tam önüne aldı, omuzlarından tutarak " sen gözümün önünde ol, kimse çalmasın" dedi. Melis'in yüzü güneş gibi aydınlandı. Yiğit'in ellerini kollarından aşağı indirdi, kendi kolları çapraz olacak biçimde tuttu. Sonra başını sağa hafif kırarak , " bende seni tutayım, malum sen kaçıyorsun!" Yiğit gülümsedi, bu gitme mevzusu ömür boyu yüzüne çarpılacaktı, emin oldu.

Derken Latince bir müzik başladı, önce ağır bir giriş yapıldı sonra ritim biraz yükseldi. Melis'in ağzı açık kalmıştı. Modern dansı oldum olası 40 yaş sonrası görmüştü. Sıkıcıydı, gereksiz samimiydi. Ama şu an ne kadar yanıldığını anladı. Çiftler sanki birbirlerine yapışmış gibi yakındılar fakat erkeklerin elleri dokunmuyormuş gibi havadaydı. Dans edenler kesinlikle dansçılar değildi, üst bedenleri birbirine kenetlenmiş, başları temas halinde sabitti. Dansın asıl yıldızları ayaklardı. Neredeyse bütün işi ayaklar hallediyordu. Kah yeri işaretler gibi sürtülüyordu, kimi zaman zarif tekmeler atıyorlardı. Melis büyülenmişti. Yiğit ise daha soğukkanlı yaklaşmıştı dansa. Açıkçası şu an Melis'e sarılmış olmanın mutluluğu vardı içinde. Melis'in kürek kemiklerini göğsünde hissetmenin hazzı vardı. Tango yapanlar birden halay çekse hiç tepki vermeden onları aynı şekilde izlerdi. Derken bir grubun birbirlerine kendilerini işaret ederken gördü Yiğit. Biraz dikkatli bakınca tanımasa da tahmin edebildi. Melis'in eski tayfaydı bu.

Eski tayfa Melis'i Yiğit'in kollarında büyük bir keyifle dans edenleri izlerken gördüğünde büyük şok yaşadı. Onların hayalindeki Melis çiftlikte domates ekiyor, at biniyor, doğa fotoğrafları çekiyordu. Karşılarındaki Melis dert çekmek nerede sanki gençleşmişti. Eksisine göre kilo almıştı, vücut hatları çok kadınsıydı. Acıların kadını havasından çok, işte buradayım havası vardı. Kızın biri kendini tutamadı ," ay yine kapmış yakışıklı adamı" dedi. Diğeri cevap verdi: " Tek yakışıklı olsa neyse hem zengin, hem kendi işini kurmuş ayrıyetten babadan zengin, eğitimli". Grubun erkek kolu acayip ayar olmuştu Yiğit'e. Aralarında çok yaş farkı yoktu ama adam babalarının hayal ettiği erkek evlat olmuştu. En büyük şoku ise Melis'in kaçmak için aradığı Kayra yaşamıştı. Onu yarı yolda bıraktığı için en ufak bir pişmanlık yaşamamış hatta ertesi gün böyle bir olay yaşandığını bile unutmuştu. Melis'i görmek yaptığı ihaneti hatırlatsa da yine bir hicap hissetmedi. Tam aksine bu gecenin bayık dansının acısını bunlardan çıkaracaktı.

MİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin