Bölüm 35

72 4 0
                                    


Yiğit eve vardığında güneş batmak üzereydi. Çiftlikteki yaşam inzivaya çekiliyordu. Emine'yle Rahmi'nin mutfakta olduklarını tahminiyle direkt oraya geçti Yiğit. Yanılmamıştı, Emine yemek yapmaya çalışıyordu, Rahmi de çaktırmadan onun daha hazır olmayan yemeklerini aşırıyordu. Mutfağa hızlı girişi yaşlı çifti korkuttu önce. Yiğit'i hiç böyle perişan görmemişti. Sakalları uzamış, saçı dağılmış, üstü başı buruş buruştu. Emine karşısındaki genç adama bakarken ağlamamak için kendini zor tutuyor, gözlerini kaçırıyordu. Rahmi ise beyinin görünüşüne hiç aldırmadan halinden tavrından işlerin yoluna girdiğini anladı. Yüzünde yarı kırık bir gülümseme:

- Beyim haberler iyi inşallah.

Emine herifine bir tane indirmek istedi, utanmadan dalga geçiyordu acı çeken adamla. Yiğit'in cevabıyla eli havada kaldı.

- Haberler iyi mi kötü mü görüceğiz. Bugün Melis'le konuştum.

Emine'nin gözlerinden iki damla hazır olda beklermiş gibi yanaklarından süzüldü. Kendini sandalyeye bıraktı, adamlarda peşinden masaya geçtiler. Yiğit Emine'nin kocaman yüreğine tekrar hayran kaldı, ellerinden tuttu şefkatle. Emine ağlamamak için kendini tutarak içinin zehrini boşalttı:

- Nasılmış benim güzel yüzlüm? Kolu kanadı kırık geldi ürkek kuşum, sardım sarmaladım iyileşsin diye. Kapkaranlıktı Melis kızım, göğsümde güneş oldu açtı. Sen çaldın ışığını Yiğit! Bu eve ilk gün nasıl geldiyse öyle gitti yaralı kuzum. Zeliha karısına verdiğin yüreğini Melis'e çok gördün!

Rahmi ufak çaplı kalp krizi geçiriyordu. Hâlihazırda açık olan yaka düğmelerini açmaya çalışıyor, gömleğinin yakalarını iki eliyle ayırıyordu. Emine'nin filmi kopmuştu, töbe kimse susturamazdı onu şu an. Söylediği her şeyin altına imzasını atardı ama muhatabı patronlarıydı. Emine'nin mesajı o kadar netti ki sonrasında şunu demek istedi diye kıvıramazdı. Aleni bir biçimde Melis'in dudağını büzerek ayrılmasını Yiğit'ten biliyordu. Emine daha fazla tutamamıştı gözyaşlarını, bu sayede çenesi kapanmıştı. Rahmi derin bir nefes alarak Yiğit'e baktı.

Genç adam söylenenleri büyük bir olgunlukla dinledi, Maviş doğru söylüyordu, aksini iddia etmek bayağılığın en büyüğü olurdu. Tek bir cümleyi sindiremedi:

- Bir daha asla o kadınla Melis'i aynı yere koyma!

Emine bu çıkıştan memnun kalmıştı, demek ki Yiğit'in aklı hala Zeliha karısında değildi. Bir anne şefkatiyle kızının hesabını sormuştu adama, daha işi bitmemişti onunla:

- O zaman ne peki oğlum? Kızın peşinde dolandın durdun. Gözünün içinde eridin, kendine bağladın usulca. Sakın inkar etme! Bizler cahil insanlarız belki, ama sevdalanmayı çok iyi biliriz. Bu herif daha burnunda sümük varken tutuldu bana, ben onun için evimi ocağımı terk ettim. Sevdalanmayı, sevda için yanmak nasıldır, biliriz. Derdin neydi senin?

Yiğit boks maçında ringi tam ortasında kalmış gibiydi, Emine sağlı sollu geçirmişti. Keşke dedi içinden Emine bunu bana daha önce yapsaydı, o zaman Melissiz günler geçirmezdik. Cevap veremedi Emine'ye. İki ateş arasında kalan Rahmi, beyini kurtarmak adına hemen ortaya lafını attı:

- İyidir inşallah hanımım, çok özledik beyim ondan Emine'nin sitemleri. Hep derlerdi evin neşesi kız evladıdır. Şakırdıyordu resmen güzel hanımım, evin içini dolduruyordu. Yeminle Delikız bile bunalımda, hiç delirmiyor artık. Böyle eve bakıyor sanki Melis Hanım çıksın gelsin diye. Korkuyorum kısrağına bir şey olursa diye. Nasıl hesap veririm sonra?

MİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin