- Randevu kimle?
- Hemen bakıyorum, Melis Kaya ile efendim.
- Melis Kaya?
- Evet efendim, direkt sizinle görüşmek istiyormuş. Birkaç defa meşgul olduğunuzu söyleyerek kendisini ret ettim fakat çok ısrarcı sizinle görüşmek konusunda. Eğer isterseniz, alt kattakilerden biriyle görüştürelim.
Melis Kaya dedi sesli bir biçimde. Bu onun ömrünün sahibi, eski pisicik yeni panterden başkası olamazdı. Demek şirkete onu ziyarete gelecekti ama neden randevu alıyordu? Melis yine kafasını karıştırıyordu.
- Melis hanımla bizzat ben görüşeceğim. Toplantı odasını hazırlayın. Üst düzey hassasiyet istiyorum. Melis hanımı kapıda karşılayacağım, aşağıdakilere söyleyin hazırlıklı olsunlar.
Ayşen Hanım neye uğradığını şaşırdı, patronunun söylediklerini yarım yamalak not almıştı. Yiğit bey bu kadar özeniyorsa bu kadına, kendisi için işler pek iyi gitmeyecekti. Telefondaki genç kadını Yiğit beye hayran saçma sapan hayallerle adamın başına musallat olacak kadınlardan sanmıştı. Kadını kibarca azarlamış, terslemiş, birkaç defa da yüzüne telefonu kapamıştı. Kadının aradığı numarayı engellemiş, kendisine bağlamamaları konusunda herkesi uyarmıştı. Melis Kara pes etmemiş, Yiğit beyin evinde çalışan kahyanın telefonundan ulaşınca Ayşen Hanım randevuyu vermek zorunda kalmıştı. Melis'i Rahmi'nin iş arayan akrabası sanmış, patronunun onayını beklemişti. Yiğit beyin heyecanını görünce gelen kadının Rahmi beyin akrabası olmadığı kanaatine varmıştı. Bugün onun için oldukça stresli geçecekti, çantasında antideprasan hapını yokladı. Acil durumlar için doktoru vermişti, şu an bir tane atsa iyi olacaktı.
Melis, Yiğit'e ulaşmanın bu kadar zor olacağını hiç tahmin etmemişti; günlerce sekreteriyle laf münakaşasına girmiş, en son Rahmi'nin telefonuyla randevuyu alabilmişti. Daha kocasından randevu alamamıştı, gerisini düşünmek istemedi. Dolabında eskilerden kalma tüvit ceket- pantolon takımını çıkardı. Buz mavisi yüksek belli, dökümlü pantolon onu olduğundan uzun gösteriyordu. Tüvit ceketinin içinde beyaz önleri kibar fırfırlarla süslü şık bir gömlek giydi. Düğmelerin açtığında boynu boş geldi, hemen takılarının arasından madalyon şeklinde kolyesini taktı. Ceketini ise omuzlarına attı, eline kutu kadar bir çanta aldı. Hafif bir makyajıyla, atkuyruğu yaptığı saçıyla tam bir iş kadını resmi veriyordu. Aynadaki görüntüsünden çok memnundu, evrak çantasını alana kadar. Yiğit'ten aşırdığı çanta çok erkeksi kalmıştı elinde. Hemen ajandasını aralayıp, yeni bir madde ekledi: Şık bir çanta al. Alt katta kendisini bekleyen Rahmi'ye seslendi:
- Ben hazırım Rahmi.
Rahmi ve Emine ağızları kulaklarında Melis'i inceliyorlardı. Dışarıdan bakan biri Melis'in ilk iş gününe gidiyor, annesi babası da onunla gurur duyuyor sanırdı. Melis Yiğit'e ulaşamayınca Rahmi'ye durumu anlatmış, yaşlı çift hemen yardımcı olmuştu. Melis onları Yiğit'e bir şey söylememe konusunda uyarma ihtiyacı bile duymamıştı. Bugün şoförü Rahmi'ydi; o da siyah bir takım elbise giymiş, üstüne kravat takmıştı. Artık herkes oyunun içindeydi. Melis Rahmi'yi ilk defa bu kadar şık görüyordu, gözlerine inanamadı. İkinci defa gördüğünde de çok şaşıracaktı.
Yolda giderken son kez notlarını gözden geçirdi, aslında her kelimeyi ezbere biliyordu. Provasını yaptığı şey Yiğit'le ciddi bir konuşma yapmaktı. Yiğit'in randevuyu duyduğunda nasıl tepki verdiğini deli gibi merak ediyordu. Bugün hem stresli hem de çok eğlenceli olacaktı. Araba şirketin güvenlik kısmına girmiş, Rahmi'nin kartına bakıyorlardı. Çalışanlardan biri Rahmi'nin giriş kartını görünce hemen telefona sarıldı, gözle görülür bir hareketlilik vardı. Melis bir an Yiğit'in asistanının kendisini kapıdan geri yollayacağını düşündü. Görevlinin konuşmasıyla kendine geldi. Görevli beklettikleri için Rahmi'den özür diliyordu. Sonra arkada oturan Melis'e kibarca selam verdi. Melis anlamaz gözlerle adama baktı. Rahmi şirketin önüne geldiğinde beyini arkasında şirketin müdürleriyle beklerken gördü. Beyi, onu hayal kırıklığına uğratmamış, Melis'in tazecik hevesini kursağında bırakmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT
RomanceYolunu kaybetmiş iki kırık kalp; biri kendini arıyor. Diğeri kendi gerçekliğini... Önlerinde iki seçenek var; ya kendi karanlıklarında sessiz çığlıklarla kaybolup gidecekler ya da ruhlarını özgür bırakıp aşka teslim olacaklar. Kim bilir belki de bir...