Melis çitlere dayanmış üç atın yelelerini havalandırarak koşuşlarını izliyordu. Şımarık artık genç bir yetişkindi; ne anasına benziyordu ne babasına. Anasının deli tavırları yoktu ama babası gibi uysalda değildi. Kimseye benzemek istemez bir hali vardı. Herkes kendine bir at alınca Şımarık Rahmi'ye kalmıştı. Melis Rahmi'nin atı eğitirken izlemeye dayanamıyordu. Hele üstüne bindiği günü hiç unutamıyordu. Sanki 3 yaşındaki bebeğin sırtına biniyormuş gibi gelmişti Melis'e. Ağlamamak için zor tutmuştu kendini. Emine'nin sitemiyle hepsi gülmüştü. " Herkesin atı var bana niye inek düştü? Delikız bir daha taylasın benim o, karışmam valla!"
Yiğit, koşu takımlarını çekmiş Şımarık'ın etrafında garip sesler çıkarıp onu eğittiğini düşünüyordu. Kaçamak bakışlarla sık sık Melis orda mı diye kontrol ediyordu. Gözleri her buluştuğunda Melis küçük bir tebessüm yolluyordu ona, Yiğit'te çaktırmadan elini kalbinin üstüne götürüp başıyla selamını alıyordu. Şımarık olan biteni anlayıp kıskançlık yapıyor, her selam alışta üstüne doğru koşuyordu. Şımarık bambaşkaydı.
Dün gece her açıdan mükemmel geçmişti. İlk defa bir davetten sonra dram yaşamamışlardı. Henüz yaşamamışlardı. Yiğit ilk defa kendini bu kadar açmıştı. Masum bir öpücük çok fazla anlam içeriyordu. Ayrılıklarının esnasında, eve döndüğünde çok afili laflar etmişti Yiğit ama net bir itiraf gelmemişti. Melis ilk seferinde o kadar büyük darbe almıştı ki kendince anlamlar çıkarmaya çalışmıyor, süslü püslü kelimelerle gözü boyansın kalbi kansın istemiyordu. Melis eğer bir sevgi varsa ortada en sade, en yalın bir biçimde duymak istiyordu. Hissetmek kendini kandırmak gibi geliyordu artık.
Tüm bu düşünceler içinde herkesin tek bir yöne baktığını gördü Melis. İnsancıl bir refleksle o da aynı yöne döndü. Bir araba tozu dumana katarak onlara yaklaşıyordu. Emine "hayırdır inşallah, pek hayra alamet durmuyor" dedi. Maaile kapıya varmışlardı bile. Arabadan kaba saba göbekli hafif kel bir adam indi. Üstünde siyah bir takım elbise vardı, içine giydiği gömleğin düğmeleri yarıya kadar açıktı, adamın içine giydiği beyaz fanilası gözüküyordu. Selamın aleyküm dedi, davet beklemeden içeri daldı. Melis tanıdık biri diye düşünmüştü, Rahmi'yi duyunca merakı daha da arttı.
Rahmi adamı arabadan iner inmez tanıdı. Köyün diğer tarafında oturan, tarlalarını zenginlere satıp zengin olan bir adamdı. Yiğit gibi adamlar tarla süren adamı resmen zengin etmişlerdi. O da toprağını sattığı adamlara özenerek büyük bir çiftlik kurmuştu. Köylü ona Recep ağa derdi, zenginler Recep Bey. Rahmi beyinin kulağına eğildi:
- Recep ağa, toprak sahibiydi beyim. Civardaki büyük çiftliğin sahibi. Bir de Delikız bunun elinden kaçtı ya da bu bıraktı, orasını bilemeyeceğim, dedi.
Yiğit Allahın selamını aldı hemen, buyur etti Recep ağayı. Rahmi'nin yaptığı çardağın altına sıralandılar; Melis Yiğit ve Recep ağa oturuyordu, Rahmi hemen beyinin arkasında hazır olda bekliyordu. Emine çay getirmeye gitmişti. Recep ağa oturduğu yerden çiftliği süzdü hızla. Atları görünce sabitledi bakışlarını. Hal hatır soruldu, havanın sıcaklığı konuşuldu ve nihayet laf bitti. Sıra Recep ağanın sebebi ziyaretine geldi. Adam lafa nasıl başlayacağını bilmez bir halde başını sağa sola eğdi durdu. Onun bu hareketleri herkesi daha da meraklandırıyordu. Çay servisi de bitince lafa bodoslama daldı:
- Benim bir atım kayboldu beş yıl önce, tazecik safkan bir kısrak. O vakitler çok aradım bulamadım. Sonra duydum ki sizde bir kısrak bulmuş yetiştirmişsiniz. Yiğit bey o at benimdir, çok para saydım ben ona, bilirsin bu cinsler çok para eder.
Melis'in kalbi deli gibi atmaya başladı, o kadarki nefes alışverişi değişti. Sert bir hareketle başını Yiğit'e çevirdi. Sabrı yoktu Yiğit'in konuşmasını beklemeye. Yiğit ise gayet kendinden emin bir şekilde adamı dinliyordu. Ondan beklenen adama çıkışmak, adamı çiftlikten kovmaktı. Yiğit'in umurunda değildi Delikız. Recep ağanın her kelimesi etine batıyordu, Yiğit'in cevabını beklemeye takati kalmamıştı artık. Birden ayağa fırladı, kalkmasının şiddetiyle önündeki bardak tabak yere devrildi. Doğruca kısrağının yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT
RomansaYolunu kaybetmiş iki kırık kalp; biri kendini arıyor. Diğeri kendi gerçekliğini... Önlerinde iki seçenek var; ya kendi karanlıklarında sessiz çığlıklarla kaybolup gidecekler ya da ruhlarını özgür bırakıp aşka teslim olacaklar. Kim bilir belki de bir...