O gece evdeki kimse rahat uyuyamadı:
Emine, millete bütün marifetlerini göstereceğim derdine düşmüş, bütün gün neredeyse hiç oturmamıştı. Sadece yemek yapmak asla yormazdı onu. Sofrayı kur, topla, bulaşıkları yıka, mutfağı temizle, çay kahve servisi derken Emine bitmişti. Bir Allahın kulu onun bu denli yorulacağını düşünmemişti. Tamam evin çalışanı olabilirdi ama Melis Hanım en azından kahvesini kendi yapabilirdi. Yiğit beye sözü yoktu, o severdi kendi işini görmeyi. Asıl deli olduğu Rahmi'ydi. Müjde verdi diye sesini çıkarmıyordu yoksa çökmüştü tepesine. Sanki o da evin beyiydi. Sorsan senin beyinim işte der geçerdi. Keşke erkek olsaydım dedi içinden, kadın olmak hep çok zor. Biraz yorgunluktan, biraz da sinirden döndü durdu yatakta Emine.
Rahmi kesinlikle bu gecenin kazananıydı. Aylardır Emine'ye yapsın diye dil döktüğü yemekleri bir gecede yemişti. Ardından tatlı, çay derken midesi bayram etmişti. Yatmadan önce böreği götürmeseydi iyiydi aslında. O son lokma midesini allak bullak etmişti. Milletten utanmasa hastaneye gidecek durumdaydı. Emine'ye de bir şey diyemiyordu, manyak karı burnundan soluyordu yine. Bu karıya da geceleri bir haller oluyor diye düşündü. Kusacak gibi oldu, dikkati dağılsın diye bugünü tekrar etti beyninde. Evin beyi gözünün önündeki cevheri görebildi dedi. O da en az Emine kadar onların beraber olmasını istiyordu. Suratına aptal bir gülümseme gelecekti ki birden yatakta zıpladı. Midesine kramplar giriyordu.
Bu gecenin en zorda olanı kesinlikle Yiğit'ti. Odasının camını açmış uzun süredir elini sürmediği sigarayı ciğerlerine çekiyordu. Melis'e söyledikleriyle Melis'in hareketi arasında gidip geliyordu. Bugün aralarındaki dostluk çizgisini aşmıştı. Ona hem iltifat etmiş hem de dokunmuştu. Aklından ne geçiyor, ne bekliyordu, neden böyle davranmıştı hiçbir fikri yoktu. Konuştukları şeyler bir anda ikisini o noktaya getirmişti. Melis'in bu durum hiç hoşuna gitmemiş başını sertçe uzaklaştırmıştı. Bu sahne gözünün önünden hiç gitmiyordu, hayalinde her canlandırdığında kalbi sıkışıyordu. Her şeyi mahvetmişti, Melis'in dostu olabilirdi ama büyük ihtimalle Melis kendini çekecekti. Sadece bunun için kızmıyordu kendine. Melis için ne hissedeceğini bilmiyordu çünkü Zeliha'nın ihaneti hala onun için çok sıcaktı. Bir kalbe iki kadın fazlaydı. Belki de Zeliha'yı hala unutamamasının sebebi Melis'e olan duygularını sabote etmek içindi. Yiğit uyumak değil, art arda sigara içip beynini dumana boğmak istiyordu.
Bu gecenin en mutlusu şüphesiz Melis'ti. İçi kıpır kıpır, ne yatağına ne odaya ne de eve sığabiliyordu. Tek isteği Delikızı da alıp dağ tepe ova demeden delice koşmaktı. Bilgisayarından ne kadar sevdiği şarkı varsa açıp dinliyor, bazen de eşlik ediyordu. Yiğit'te ona karşı boş değildi, sadece kendisi bunun farkında değildi. O da kendisi gibi bu duygulara boyun eğecekti, gereken sadece biraz zaman diye düşündü. Biraz da duygularının farkına varması için alan. Bilemediği şey ise kendi duygularına yenik düşüp aceleci davranacak, bu hareketiyle oyun tekrar baştan başlayacaktı. Daha değil ama yakın bir zamanda ikisi de kalpleriyle sınanacaktı.
************************************
Bir ilişkinin en tatlı dönemi o ilişkiye başlamadan hemen öncesidir. Taraflar duygularından hem emin hem değil, iki tarafta diğeri nasıl düşünür derdinde, söze dökülmemiş duygular farklı kanallarla karşı tarafa geçer, neredeyse her hareket bir mana taşır. Ve bilinen bir gerçek vardır ki bir taraf her zaman bir adım öndedir; daha çok sever, daha açıktır, daha verici, daha tavizkar. Bu ilişkinin hızlısı hiç tartışmasız Melis'ti. Kendi duygularından emindi, Yiğit'ten de emin sayılırdı. Sadece biraz sabretmesi gerekiyordu fakat o sabrı göstermekte çok zorlanıyordu. Yiğit'i anlayabiliyordu; kız arkadaşını ve annesini görmüştü. Onlara rağmen iyi ayakta kalmıştı adam. Birden Yiğit'in sesiyle irkildi, sanki düşündüklerini duymuş gibi saçma sapan şeyler söylemeye başladı. Kendi kendine susunca Yiğit söz aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT
RomanceYolunu kaybetmiş iki kırık kalp; biri kendini arıyor. Diğeri kendi gerçekliğini... Önlerinde iki seçenek var; ya kendi karanlıklarında sessiz çığlıklarla kaybolup gidecekler ya da ruhlarını özgür bırakıp aşka teslim olacaklar. Kim bilir belki de bir...