Bölüm 14

83 5 0
                                    


Etrafı kolaçan ettikten sonra ahıra girdi. Melis orada aptal bir sırıtışla yavruyu seyrediyordu. Bu hatun önden olduğu kadar arkadan da çok güzelmiş diye geçirdi içinden. Delikız birden kişnedi, Hamit'in az sonra yapacaklarını sanki hissetmişti. Melis gayri ihtiyari geriye bir adım attı ve Hamit'e çarptı. İstemsizce yerinden sıçradı ve küçük bir çığlık attı. Yüzünü döndüğünde Hamit'i görünce karışıklı gülümsediler. Bu gülümseme Hamit'e cesaret verdi.

- Sen taydan gözünü alamıyorsun Meliscim, ben de senden dedi.

Melis olduğu yerde hareketsiz kaldı. Ne ara Melis hanımdan Melisciğime terfi etmişti bu adam. Duymazdan geldi.

- Değil mi? Çok güzel, baktıkça bakası geliyor insanın diye cevap verdi Melis.

Hamit pes etmeye niyeti yoktu.

- Ben de onu diyorum, insan baktıkça bakası, sevip okşaması geliyor dedi bir adım yaklaşarak.

Delikız tekrar kişnedi, bu sefer ilkinden daha yüksekti. Bu da Melis'in daha çok irkilmesine neden oldu. Resmen kendi ayaklarıyla sapık ruhlu adamın önüne düşmüştü. Hamit'in hasta beyni bu hareketi kasıtlı buldu ve hiç tereddüt etmeden Melis'in belini kavradı. Melis'in beyni resmen durdu. Hala iyi niyetiyle olayları iyi şekilde yorumlamaya çalışıyordu. Kendisiyle tacize uğrayıp uğramadığını tartışıyordu. Hamit'in son hamlesi şüpheye yer bırakmadı. Melis'in tepkisiz kalmasından daha doğrusu şoka girip basiretinin bağlanmasından faydalanıp dudaklarına yapıştı. İşte o an Melis'in içinden kollarına doğru bir ateş yükseldi ve tüm hararetiyle adamı itti. 

Sapıklığın ilk kuralı asla pes etmemekti. 

"Direnme, sende istiyorsun bakışların seni ele veriyor" dedi. Tam hamlesini yapacaktı ki Melis ani bir hareketle kaşağına uzandı adamın suratına fırlattı. Adamın yüzü birden kıpkırmızı kan oldu. Bu onu daha çok sinirlendirdi. Kadının suratının ortasına sağlam bir tokat indirdi. Artık Melis'in suratı da kan kırmızısıydı. Yere yapışan Melis, kararan gözlerinin kendine gelmesi için çabalıyordu. Adam burnunu koluna silerek "keşke işleri bu hale getirmeseydin be güzellik, sana artık kibar davranmayacağım dedi. Delikız artık kişnemeyi bırakmış adeta höykürüyordu. Yavrusu annesinin memelerine sığınmış, korkulu gözlerle annesini kokluyordu. Yiğit'in atı da artık bu karmaşaya katılmış etrafa çifteler atıyordu. Hamit o kadar kendini kaybetmişti ki atların farkında değildi. Melis'i saçlarından tutarak yerden kaldırıyordu ki Melis kenarda duran tırmıkları fark etti. Eliyle bir tanesinin tam ortasından tuttu ve savurdu. Tırmığın sırtı adamın kafasına geldi. Beklemediği darbeyi yiyen Hamit kafasını refleks olarak geri attı. O an Melis'in kaçmak için tek şansıydı.

Rahmi ve Emine tüm gece kısrağın başını beklemiş, doğuma yardım etmiş, herkesi doyurduktan sonra yatmışlardı. Yiğit mutfakta karı kocanın horlama seslerini duyuyordu. Kendisine güzel bir kahve yapmış internetten haber okuyordu. Delikız'ın ilk sesini duyduğunda pek aldırış etmedi. Sesler artıp sıklaşınca bakması gerektiğini düşündü. 

Ahıra doğru yürürken Melis'in kanlar içinde düşe kalka koşuşunu gördü. Kadıncağız başını yerden kaldırıp karşısında Yiğit'i görünce büyük bir rahatlama yaşamıştı. Tüm gücüyle Yiğit'e doğru koşmaya başladı. Yiğit ise durup yerinde onu beklemeli mi yoksa ona doğru koşmalı mı karar veremiyordu. Olan biteni anlamak için ihtimalleri değerlendiriyordu. İlk aklına gelen Melis'in tayı sevmek için atın yanına girmesi, taze annenin de bu durama kızıp Melis'e çifte atmasıydı. Ama Delikız Melis'i ilk gördüğünde kabullenmiş adeta kendine mühürlemişti. Bunlar kafasından geçerken nihayet ortada buluştular. Yiğit ne yapacağını ne diyeceğini bilmez şekilde Melis'e bakıyordu. Melis ani bir hareketle Yiğit'in arkasına saklandı. Bir yandan da gömleğini sıkıca kavrayıp n'olur beni o adama bırakma diye yalvarıyordu. Kan beynine sıçradı, bu pisliği yapan Hamit'ten başkası olamazdı. Arkasında Melis'in olduğunu unutarak ahıra doğru hızlı bir adım attı. Ağza alınmayacak küfürler savuruyordu. Melis'in dermanı kalmamıştı zaten, Yiğit kendini birden çekince yere düştü. Bunu fark eden Yiğit, hemen geri döndü, korkmuş kadını doğrulttu. Melis'in neredeyse her türlü acı çekişini görmüştü. Hiçbiri şu anki kadar ağır değildi. Yüreği acıdı, usulca göğsüne bastırdı titreyen kadını. Kadın sarılamadı Yiğit'e; o kadar korkmuştu ki, o kadar yorulmuştu ki... Sadece gömleğine tutunabildi. Gömdü yüzünü adamın kalbine, bağırarak ağladı. Arada Yiğit'in kendisine şşşt tamam, sakin ol demesiyle sakinlemeye çalışıyordu ama yapamıyordu. Yiğit'in tesellisi onun daha çok ağlamasına sebep oluyordu. En sonunda Yiğit Melis'in yüzünü ellerinin arasına aldı: 

MİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin