Gece Melis ve Yiğit için yeni başlıyordu; ikisinin yüzünde de aptal bir ifade vardı. Dışarıdan bakan herkes bu genç çiftin arasındaki enerjiyi hissedebilirdi. Melis arada çaktırmadan Yiğit'i süzüyor, Yiğit ise daha temkinli olmaya çalışıyordu. Bu akşam yaşadıklarını anlamlandırmaya çalışıyordu.
Yiğit, Melis'in ona minnet duygusuyla sarıldığını düşünüyordu. Hiç tanımadığı annesinden bir parçayı ondan alınmamasına ağladığını düşünüyordu. Evet, Melis'in mutluluğunda bunun etkisi vardı ama Melis'i etkileyen Yiğit'in böyle bir cömertliği yaparken hala mütevazı olabilmesiydi.
Nihayet davet evine vardıklarında nişanın çoktan başladığını fark ettiler, bu durum kimsenin umurunda değildi. Nişan, deniz kenarında görünüşte sade fakat içerik olarak oldukça şaşalı bir gece kulübünde yapılıyordu. İçeriye adım attıklarında hafif bir müzik eşliğinde insanlar dans ediyordu. Kimisi ise yüksek kokteyl masalarının etrafına dizilmiş cemiyet dedikodusu yapıyorlardı. Günaç çiftinin kol kola içeri girmesiyle en merak edilen dedikodu maddesi gündeme tekrar geldi. Kimisi onları ayrıldı sanıyordu, çoğu ne olup bitiyor deli gibi merak ediyordu. Yiğit'in her şeyden uzakta izole hayat yaşaması bütün bunlardan uzak kalmasını sağlıyordu.
Çiftlik hayatını sevmek için bir başka neden daha.
Herkesin gözü istisnasız Melis'teydi, kadınlar Melis'in gerdanlığından gözünü alamıyordu. O kadar iyi taşıyordu ki anne yadigârını annesi mezardan çıkıp kızıyla övünebilirdi. Yiğit hızla tanıdık yüzler aradı, arkadan birilerinin seslenmesiyle Melis'in elini kavradığı gibi o yöne doğru ilerledi. Bir gün içinde bu kadar Yiğit teması Melis'i sarhoş etmişti. Yiğit ise hiçbir şeyin farkında olmadan en doğal haliyle insanlarla eşini tanıştırıyordu. Bu sefer eskisi gibi dudağının ucuyla değil, gururla bu güzel kadının kendi eşi olduğunu söylüyordu. Melis ise ilk seferkinin aksine hiç bir tedirginlik göstermeden Yiğit'in yanında olmaktan mutlu duruyordu. Herkes kafasındaki sorunun cevabını almıştı; mecburiyetle yapılan bu evlilik artık gerçekti.
Tek bir kişi bu görüntüye aldanmamıştı. Gururu incinmiş, yerle bir ettiği adamı sapasağlam hatta hiç görmediği kadar mutlu görmek onu yıkmıştı.
Zeliha, nişan düğün asla sevmez, modern geleneksel zengin merasimlerinden de nefret ederdi. Şu an burada olmasının tek nedeni, kaybettiği savaşı yeni bir aşkla teselli etmekti. Karşısında gördüğü Günaç çifti bir anda gecesini mahvetmişti. Öncelikle Yiğit'ten çok çekiniyordu. Evi onun yaktığını anlayacak kapasiteye sahipti fakat hiçbir şey yapmamıştı. Korkusundan o iğrenç adamın evinde haftalarca kalmak zorunda kalmıştı. İkincisi Yiğit'te hiç görmediği farklı haller vardı. O soğuk nevale ağlak Melis bile farklı duruyordu. Gerçi boynundaki o gerdanlığı kim taksa dünya güzeli olurdu. Beyni mevzunun çok farklı olduğunun bilincinde gerçeği ret ediyordu. Yiğit'leyken en büyük korkusu olan şey gerçek olmuştu, Yiğit yaralı ceylana âşık olmuştu. Bilmiyordu ki Yiğit Melis'in dimdik duruşuna vurulmuştu. Uzaktan onları izlemeye karar verdi.
İzledikçe sinirleri gerildi.
Yiğit uzun süre Melis'in elini bırakmadı, hâlbuki herkesin içinde yapılan sevgi gösterilerinden iğrenirdi. Melis'in her konuşmasını sanki dünya sırrıymış gibi büyük bir dikkatle dinliyor, konuşma sırası başkasına geçtiğinde bile hala kadından bakışlarını alamıyordu. Devamlı bir şey ister mi diye soruyor, tüm ilgisini onda topluyordu. Zeliha ile olsaydı eğer şimdiye birkaç iş toplantısı ayarlamış, eski arkadaşlarıyla selamlaşmış, gece bitmeden gidelim mi diye bunaltmaya başlamıştı. Bütün bu olanlar karşısında Melis oldukça kendinden emin, sakin bir biçimde Yiğit'in ilgisini karşılıyor, vücut diliyle Yiğit'e karşılık veriyordu. Zeliha'nın kalbini kadınsı bir kıskançlık sardı. Hiç düşünmeden onların etrafını saran kalabalığa katıldı. Melis'in zayıf noktasını çok iyi biliyordu:
![](https://img.wattpad.com/cover/202273337-288-k103356.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT
RomansaYolunu kaybetmiş iki kırık kalp; biri kendini arıyor. Diğeri kendi gerçekliğini... Önlerinde iki seçenek var; ya kendi karanlıklarında sessiz çığlıklarla kaybolup gidecekler ya da ruhlarını özgür bırakıp aşka teslim olacaklar. Kim bilir belki de bir...