Yiğit'in cümlelerini tekrar tekrar kafasından geçiriyordu Melis, her seferinde farklı manalar çıkarıyor, buna rağmen tek sonuca ulaşıyordu. Yiğit, Melis'i seviyordu. Benim kadar değil belki ama o da beni seviyor dedi. Sadece bunu kendine itiraf edemiyor. Buraya kadar haklıydı ama bundan sonrası kumardı. Beni sevdiğini anlamasına yardım etmeliyim, onu yüreklendirmeliyim diye ekledi. Babasının kızı işte; ya hep ya hiç demişti.
Yiğit sapasağlam ayaklarının üstünde duran bir genç adamdı. Bu görüntüsünün altındaki naif kırılgan çocuğu çok defa gördü Melis ama önemsemedi. O çocuğu yok saymak Yiğit'i yok saymaktı, bilemedi. Zeliha'nın Yiğit'le olabilmesinin tek yoluydu bu mesela, Zeliha çok iyi kullandı sevgiye aç naif çocuğu. Melis ise plansız programsız seviyordu Yiğit'i. Şu an kendi duygularıyla hareket ediyor asla karşısındakinin ruh halini hesaba katmıyordu. Yiğit'ten karmaşık sinyaller alıyor, bunu utangaç olmasına bağlıyordu. Yiğit asla utangaç bir adam olmamıştı, içe kapanık bir adam olsaydı kaybolup giderdi. Tam aksine girişken, harekete geçmeden önce birkaç kez düşünen bir adamdı. Melis'e açılmamasının en büyük sebebi de Melis'in duygularından emin olamamasıydı.
Melis iki yıldır bu çiftlikte mütevazı bir yaşam sürüyordu. Zor günlerinde iyi kötü yanında durmuş, Melis'in varlığına ne düşünürse düşünsün saygı duymuştu. Henüz gerçek hayata adım atmamıştı Melis. Kendi düzenini kurduğunda kendini ayak bağı gibi hissetmek istemiyordu. Melis'in iyileşmek için kullandığı iyileşince kenara koyduğu merhem olmak istemiyordu. Bunu Melis için yapabilirdi belki ama kendi biterdi. Eğer Melis'e karşı duygularını salarsa, bir daha toparlayamayacağını biliyordu. Bu duyguları bastırmak için bu kadar çabalarken bile tutamadıkları oluyordu. O yüzden erteliyordu Melis'i.
Melis ise tam saha saldırı planları yapıyordu. Eski hızlı günleri geldi aklına. Vur-kaç numarası tam Yiğit'e göreydi, yanılıyordu. Yiğit'e hamlesini yapacaktı böylelikle onu cesaretlendirecekti, tam aksine korkutacaktı. Yiğit, bu hamleyle çözülecekti, yanlış; tamamen susacaktı. Halbuki sadece karşısına alıp konuşsa, karşılıklı korkularından beklentilerinden bahsetseler, herkes bir sonraki adımını daha sağlıklı atacaktı. Yiğit'in kaçak tavrı Melis'i atak yapmaya zorladı. Kimse haklı değildi, suçlu da.
*******************
Melis, ilk kavgalarından sonra yelkenleri suya indirmiş, ağzı açık ayran budalası gibi geziyordu. Yiğit, onu görmezden geliyor fakat o hallerinden müthiş keyif alıyordu. Melis onun kıymetlisiydi, Yiğit onun kıymetlisiydi. Birbirlerini görür görmez yüzlerinde aptal bir gülümse oluşuyor, Melis gözlerini süzüyordu. Yiğit, kaçak dövüşçü, gözleriyle seviyordu kadını. Ona bakmazken bile ne yaptığının hep farkında onu takip ediyordu.
Rahmi, Yiğit'ten çekinmese avucuna çekirdek doldurup bu romantik komediyi izlerdi. Emine kendinden beklenmedik bir vakurlukla olayları izliyor, dudaklarından duayı eksik etmiyordu.
Melis aşkın ilk hallerinden büyük bir haz duyuyordu. Lise yıllarındaki gibi kendini körpecik bir genç kız gibi hissediyor, duygularını en üst seviyeden yaşıyordu. Ama artık olgun bir kadındı ve bu durumu bir sonuca bağlamak gerekti. Bu iş Yiğit'le olacak iş değildi. Bu işe bir kadın elinin değmesi gerekti.
Planın ilk adımı için terasa çıktı, iki yıldır ilk defa televizyona dokunuyordu. Kontrollerini yaptı; televizyon iyi durumda, dvd player çalışıyor. O zaman oyun başlasın dedi. Yiğit'ten en sevdiği film olan notebook filminin dvdsini istedi. Beraber izleriz eğer izlemediysen diye mesaj attı. Cevap karşısında ayakları yerden kesilmişti. Yiğit tabii ki izlememişti, akşam yemekten sonra sinema gecesi yapma kararı verdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT
RomanceYolunu kaybetmiş iki kırık kalp; biri kendini arıyor. Diğeri kendi gerçekliğini... Önlerinde iki seçenek var; ya kendi karanlıklarında sessiz çığlıklarla kaybolup gidecekler ya da ruhlarını özgür bırakıp aşka teslim olacaklar. Kim bilir belki de bir...