Sessizliği bozmak adına Melis, "o kadar güzel olmuşum ki kendi başımı döndürdüm baksana "dedi. Bu kötü espiri iki şaşkın aşığa iyi gelmişti. "Tek kendi başını döndürsen iyi, haber gönderilim gideceğimiz yere, artık kimse güvende değil " bir diğer kötü espiri de kendilerine gelmelerini sağladı. Gülmeleri Yiğit'in aklına bir şey gelmiş gibi hıhlamasıyla durdu.
"Ama bir eksiklik var, onu da ben tamamlamalıyım" dedi ve merdivenlerden hızlı bir hareketle çıktı. Melis hayatının en manasız bekleyişini yaşıyordu. Yiğit elinde siyah kadife kare bir kutuyla indiğinde Melis elbisesinin eteğini yırtık var mı diye kontrol ediyordu. Yiğit'in elinde gördüğü kutu aklını başından aldı, şu an tam konsantre kutunun Yiğit'in elinde ileri geri gidişini seyrediyordu. Bakışlarıyla Melis'in gerdanını göstererek "bir güzelliği başka bir güzellikle taçlandıralım" dedi. Kutuyu Melis'e uzattı, Melis'in kafasında deli sorular oluştu:
Ne zaman almıştı bunu şimdi? Demek ki onunda kafası uzun süredir karışıktı? Bu kolye tüm düzeni alt üst ederdi. Bunları düşünürken bir yandan da kutunun kapağını açtı. Gördüğü şey karşısında resmen büyülendi, uzun uzun gerdanlığa baktı emin olmak için. Başını kaldırdığı anda iki gözünden de gözyaşları yere düşüyordu. Yiğit sessizce izledi olup biteni. Bu nasıl olur diyebildi Melis kendini zorlayarak. Daha çok şey söylemek istiyordu ama hıçkırıklarına hâkim olamayıp darmadağın olmaktan korkuyordu. Yiğit onun o ağlak hallerini yeterince görmüştü, bir yenisine hiç gerek yoktu. Yiğit, Melis'in titreyen ellerinin tuttuğu kutudan gerdanlığı usulca aldı, Melis'in arkasına geçti. Melis'in boynuna onu incitmeden korkarcasına takmaya çalıştı, bir iki denemede başarmıştı. Sonra omuzlarından tuttuğu kadını odanın kapısının hemen yanındaki büyük gümüş çerçeveli aynaya sürükledi. İkisi de Melis'in gerdanında tüm haşmetiyle duran, Melis'in annesinin doğum hediyesi olan gerdanlığa bakıyorlardı.
- Onun ait olduğu yer burası, en başından beri hem de. İhtiyar bu kadar bitmişken bile gözden çıkaramamış bu güzelliği. Bazı şeylerin fiyatı olamaz çünkü manevi değerini kimse satın alamaz. Bu kolyeyi başka bir kadının boynunda görmeye tahammül edemezdim. " dedi. Kızdın mı? diye ekledi Yiğit.
Melis dudaklarını ısırarak "kızmak mı?" Diyebildi. Arkasını dönüp kollarını Yiğit'in beline bağladı, başını da göğsüne bastırdı. Hiç utanmadan kendini sıkmadan ağladı. Bu sinir boşalımı Melis'e çok iyi gelmişti. Yiğit Melis'in mutlu olacağını tahmin ediyordu fakat bu kadarını beklemiyordu. O gün hiç gerdanlığa bakmadan satın diye uzatabilmişti kutuyu. Annesini hiç görmemiş bir kız çocuğu için reddedilmez bir hatıra idi bu. Şimdi anlamıştı Yiğit Melis'in ne kadar çaresiz kaldığını. O da kollarını Melis'e sardı ve arkadaşlık kurallarını yıkan hareketi yaptı.
Melis'in saçlarına yüzünü iyice gömdü.
Kapının arkasında Emine ağlıyor Rahmi ise tırnaklarını yiyordu. "40 bölüm dizi izledim karı böyle aşk görmedim" dedi Rahmi. Emine ise artık yazmasını eline almış ağzına basıyordu. Nihayet dedi, nihayet. Rahmi göreceğini görmüş, Emine'nin kolundan çekiştiriyordu. Emine ses etmeden herifini takip etti.
Melis'le Yiğit'in dünyası tekrar durmuştu. Melis ilk kafasını çeken oldu. Küçük bir çığlık attı, Yiğit ne olduğunu anlamadan Melis'in göğsüne küçük tokatlar vurduğunu gördü. Yine yanlış alarm dedi içinden. Melis başını kaldırıp göz göze geldiklerinde olan biteni kavradı.- Ben özür dilerim, aslında o kadar da makyaj yapmamıştım derken eliyle Yiğit'in gömleğini temizlemeye çalışıyordu. Yiğit'in gömleği ateşli bir geceden çıkmış gibi ruj ve rimel lekeleriyle doluydu. Muzip bir sesle:
- Bari burnunu silmeseydin!
Melis kıkırdadı.
- Gömleği değiştiririm, bırak uğraşma dedi Yiğit, bence sen makyajını tazelemelisin.
Melis odasında masa aynasından kendisine bakıyordu. Rimeli iki gözünden dudaklarının kenarına kadar yol yapmış, ruju burnuna kadar dağılmıştı. Aynadaki yansımasında perişan gözüküyordu ama ruhu bayram ediyordu. Artık emindi, Yiğit ona değer veriyor sadece verilmiş bir sözmüş gözüyle bakmıyordu.Bu gece herkes Melis'in Yiğit için ne kadar kıymetli olduğunu sadece emanet olmadığını hatta kendi kalbini onda rehin bıraktığını anlayacaktı.
Melis'in Yiğit'i anlaması ise acı bir tecrübe gerektirecekti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT
RomanceYolunu kaybetmiş iki kırık kalp; biri kendini arıyor. Diğeri kendi gerçekliğini... Önlerinde iki seçenek var; ya kendi karanlıklarında sessiz çığlıklarla kaybolup gidecekler ya da ruhlarını özgür bırakıp aşka teslim olacaklar. Kim bilir belki de bir...