14. Bölüm

2.7K 202 165
                                    

831. Gün: Dilek Ağacı

-Geçmiş-

Derin nefes alıp ezberlediğim numarasının üzerine tekrar bastım ama son otuz aramamda olduğu gibi cevap vermedi. Oturmuş, Bora'nın oturduğu apartmanın önünde onu arayıp duruyordum. Şimdiye kadar hiç böyle yapmamıştı. Hep ona ulaşabileceğim kadar yakınındaydım ama şu an bir saniyeliğine de olsa telefonlarımı açmıyordu.

"Ah Asel ah. Umarım yaptığından mutlu değilsindir." Kendi kendime söylenip dolan gözlerimi kuruladım. Bora'nın canının yandığı düşüncesi kalbimin üzerindeki ağırlığa koca bir hançerin saplanmasına neden oluyordu. Hem yaralı, hem de güçsüz hissediyordum.

Kaldırıma oturdum ve tekrardan o tanıdığım numarayı aradım. Bekledim, sinir bozucu sesin bitip Bora'nın telefonumu açmasını bekledim ama olmadı.

"Bora ben dayanamıyorum sanırım." Kendi kendime konuşup dizlerimi kendime çektim. Zorlukla tuttuğum yaşlarım yanağımdan akarken aklıma tanıştığımız gün gelmişti. Tek fark hava sıcaktı.

"Bak, yine ağlıyorum. Hadi gel ve benimle arkadaş ol. Lütfen gel." Alnımı dizime yaslayıp ağlamaya devam ettim. O gün gibi olmadı. Bora yanıma oturup ceketini üzerime bırakmadı. Hınzır bakışlarıyla beni kendisine bağlamadı.

Ne kadar öyle durdum bilmiyorum ama yanıma biri oturduğunda heyecanla başımı kaldırıp soru sordum. "Bora?"

Çağatay'ın mavi gözleriyle göz göze gelince hayal kırıklığı yaşayıp bakışlarımı kaçırdım. Acaba nasıldı Bora? Hava kararıyordu, biraz sonra eve gelmesi gerekiyordu.

"Buket sakin ol. Bora kendine bir şey falan yapmamıştır. Sadece sindirmek için herkesten kaçıyordur çünkü zor bir durum."

Kaşlarımı kaldırdım. Yanağıma elini uzattığında başımı çekecek gibi olsam da gözlerimi kapatıp yanağımdan süzülen yaşı silmesine izin verdim. Bakışları, ağlamaktan kızarmış yüzümde geziniyordu. Esmer olsam da ağlayınca çok kızarabiliyordum sanırım.

"Asel, Bora'yı aldatmış. Bora da tabii ki sindirememiştir bunu. Neyse, onu aramaya nereden başlayalım?"

Gözlerimi araladığımda elini çekip ayaklanmıştı. Asel bunu ona yapmamıştı, yapamazdı. Ayrılmak için başka sebep mi bulamadı? Nasıl Bora'nın kalbini bu kadar kırabilmişti? Ben kalbi kırılmasın diye hislerimi ölüm sessizliğime alırken o nasıl kolayca bunu yapabilmişti. Asel'e sinirliydim ve bu sinir kolay kolay geçmeyecekti.

Çağatay, elini bana uzattığında elini tutarak ayaklandım. Bana merakla bakarken aklıma gelen ilk yer sahil olmuştu. Hızla sahile varacağımız yola doğru ilerlerken Çağatay arkamdan seslendi.

"Keşke nereye gittiğimizi bana da söylesen."

"Sahile gidiyoruz. Eğer orada da yoksa Bartu'yu arayacağım. O belki bir yer bilir."

Çağatay hemen bana yetişti. İçimden Bora'nın orada olması için dua ediyordum. Sahil, ikimizin de en sevdiği yerdi ama Bora bu kadar düz düşünüp oraya gitmemiştir diye geçiriyordum içimden. Umarım, umarım yanılırdım ve onu sahilde bulup her kötü olduğundaki gibi sıkıca sarardım.

"Buket?"

Çağatay'ın bana seslenmesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Elleri pantolonunun cebinde, yerdeki taşları tekmeleyerek ilerliyordu. Bakışları beni bulduğunda sorarcasına baktım.

3316 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin