34. Bölüm

2K 151 302
                                    

1847. Gün: Sol Yanım

-Geçmiş-

Uzaktan geçen insanları izlerken içimde garip bir sıkıntı vardı. Ateş'in gideceğini öğrendikten sonra oluşan o garip his, yirmi dört saattir benimleydi. Ateş vedalaşmak için gelecekti ama sanki bir daha onu göremeyecekmişim gibi bir his bedenimde gezeniyordu. Sanki abimi kaybedecekmişim gibi...

"Pişt seninki geldi." Rüya dirseğiyle beni dürttüğünde camdaki bakışlarımı çekip mekanın içinde bize doğru ilerleyen Bora'ya çevirdim. Bir haftadır doğru düzgün yüzüne bakmadığım için sakallarının uzadığını, saçlarının daha da kıvırcık olduğunu yeni fark ediyordum. Bakışlarında yorgunluk vardı ve içimde nedenini öğrenmek isteyen Buket kıpırdandı ama ince duvarı geçemedi.

"Selam." Dedi epey durgun bir sesle ve karşıma oturdu. Normalde olsa sol yanımda otururdu ama o olaydan sonra ne sol yanıma oturuyordu ne de sol yanıma ben oturtuyordum.

"Selam orman kaçkını." Dedi Rüya meraklı bir sesle. Bakışlarımı Bora'nın yüzünden çekip ellerime çevirdim. Konuşmayıp benim yerime sorular soran Rüya'yı dinleyecektim. Neyse ki içimi okurmuş gibi sormak istediklerimi soruyordu.

"Bu halin ne Bora ya? Kendimi taş devrinde gibi hissettim."

Bakışlarımı Bora'ya çevirmemek için ellerimi sıktım. Belki canım acırsa hatamdan ders alırım diye daha da çok sıktım ama beceremedim. Ben ders alamayacaktım sanırım.

"Zor bir hafta geçirdim ve geçireceğim gibi. Kendimi nasıl affettireceğim bilmiyorum."

Sanki ben burada yokmuşum gibi konuşunca başımı kaldırıp ona baktım. Kahve gözlerini gözlerime dikti ve benden cevap bekliyormuş gibi baktı ama sustum. Şu bir haftadır yaptığım gibi kendimi sessizliğe gömdüm. Bora omuzlarını düşürdü ve Rüya'ya çevirdi o aşık olduğum kahve gözlerini.

Rüya cevap vereceği sırada siyah bir çanta masanın üzerine koyuldu. Bakışlarımı çantanın sahibine çevirdiğimde sert bakışlarıyla bize bakan Ceren'i gördüm. Diğer yanında ise sırıtarak bizi izleyen Ateş'i. Onu görünce oturduğum yerden kalkıp sandalyelerin arasından geçerek sıkıca sarıldım.

"Ya cidden gidiyor musun şimdi sen? Nasıl yapacağım ben sensiz?"

Ateş gülerek kollarını bana sardığında ağlamaya hazır bir bomba gibiydim. İçimdeki sıkıntı ağlamamı tetikliyordu sanki.

"Hayatının her anında ben yoktum. Bensiz de devam edebilirsin ama özleyebilirsin beni. Ben de olsam özlerdim beni."

Kollarımı daha sıkı sardığımda gülerek aynı şekilde sardı beni. "Ego kasma şimdi. Her an ağlayabilirim."

Beni zorla kollarından ayırdığında sulu gözlerle ona bakıyordum. Cıkladı ve yüzünü buruşturdu. "Aman sakın karşımda ağlama. Benim yanımda sadece gülünür. Hadi sulandırma gözlerini."

Gözlerimi kırpıştırdığımda yanımızda duran Ceren'e bakıp gülümsemeye çalıştım. Bana baktı ve başını iki yana salladı. "Kuzenimi öldürseydin senin mezarını kazardım."

Tehditi yüzünden gerilsem de gülmeye çalışıp ona da kısaca sarıldım ve yerime geçtim. Ateş'in çok vakti yoktu bu yüzden biraz oturup kalkacaktı ama hiç kalkmasını istemiyordum. Sanki hayatımın her saniyesinde o da vardı ve şu an bir daha gelmemek üzere gidiyordu. Böyle hissettiğim için kendime kızsam da bu hislerimden kurtulamıyordum.

3316 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin