1970. Gün: Söylenecek Kelimenin Kalmaması
-Geçmiş-
Bazı anlar sanki rüyanın, kâbusun içindeymişsiniz gibi hissedersiniz. Bir anda uyanacak ve her şey geçip gidecekmiş gibi hissedersiniz ama o rüyadan uyanamaz, oraya hapsolurdunuz.
Şu an tam da onu yaşıyordum. Yanımdakilerin dedikleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyordu. Sıcak başıma geçse de hissetmiyordum. Ellerimde kocaman bir el daha vardı ve sanki burada olduğumu kanıtlamak zorundaymışım gibi elini sıkıyordum.
İstanbul'a gitmek istemiştik ama Ceren arayıp cenazenin burada olacağını söylediğinde gitmemiştik. Şimdi de cenazedeydik. Yanımda tam anlamıyla yıkılmış bir Ateş vardı. Ağlamıyordu, gülmüyordu. Sadece yere çökmüş annesinin gelmesini bekliyordu. İki elimle sıkı sıkıya elini tutup destek olmaya çalışıyordum ama nafileydi çünkü o burada değildi.
Yanıma Bora çöktüğünde güneş gözlüğümü iyice gözüme yaklaştırıp ona baktım. Güneş için değil de gözlerimiz gözükmesin diye takıyorduk şu an bu gözlükleri.
Bora, başımdaki siyah başörtüyü düzeltip kulağıma doğru yaklaştı. Ateş'in duymasını istemiyor gibiydi ama zaten Ateş bizi duymuyordu ki.
"Ceren'in babası ile konuştum. Beş dakikaya cenaze aracı geliyormuş. Ateş annesini görmek isteyecek ama görmemesi daha iyi." Avucumun içindeki eli biraz daha sıktım ama bir tepki alamadım. Yanağımdaki ıslaklığa alışmıştım sanki.
"Neden? Onun elinden vedasını alamayız."
Bora düz bir ifadeyle bana bakıyordu. Gözlüklerinin altında yaşlı gözler olduğunu biliyordum. Hepimiz yıkılmıştık. Öleceğini hiçbirimiz tahmin edemiyorduk çünkü tedavisi çok iyi ilerliyordu. Doktorlar umutluydu ama şu an cenaze aracını bekliyorduk.
"Ateş annesini o halde hatırlamasın güzelim. Bu acıyı yaşayanlar böyle diyor." Burnumu çektiğimde Bora gözlüklerimi çıkarıp bana baktı. Yaşlar yanaklarımdan akarken beklenen cenaze aracı göründüğünde bakışlarımı hemen Ateş'e çevirdim. Gözlerini kırpıştırdı ve elini avucumun içinden kurtarıp ayağa kalktı. Sert ve kuvvetli adımlarla cenaze aracına doğru ilerlerken ben de zorlukla ayağa kalktım. Bora ile Ateş'in birkaç adım gerisinde ilerlerken bu hale nasıl geldiğini anlamaya çalışıyordum.
Dediğim gibi iyileşecekti. Ateş çok umutluydu. Annesi çok umutluydu. Tedavi beklenmedik bir şekilde çok iyi ilerliyordu ama nasıl olur da şu an bu cenaze töreninin olduğu yerdeydik bilmiyordum.
Tabut indirildiğinde titrediğimi hissettim. Aklıma annem geldi ve istemsizce kendimi Ateş'in yerine koydum. Benim annem ölmemişti ama ölseydi ne halde olurdum onu düşünüyordum. Kalbim korkuyla çırpınırken Bora sıkı sıkıya kolumu tutuyordu.
"Seni Rüya'nın yanına bırakacağım. Şu an çok kötüsün. Su getireyim mi?" Bora'nın endişeli sesini duyuyordum ama cevap veremiyordum. Ateş'in yanmasını istemiyordum ama şu an yanıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Kimse hiçbir şey yapamıyordu. Tabuta sarılmıştı ve ben donmuş bir şekilde onu izliyordum sadece.
"Buket? Buket beni duyuyor musun?" Bora beni sarstığında bakışlarımı ona çevirdim ve zorlukla konuştum.
"Bu an... bu an çok kötü Bora."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3316 GÜN
Short Story3316gun: 3316 gün hatrına beni tekrar sever misin? *** Bora ve Buket, ortaokuldan beri en yakın arkadaşlardır. En azından Bora için her şey bu kadardan ibarettir ama Buket için Bora arkadaştan daha fazlasıdır. Buket, kendi hislerinle boğuşurken Bora...