1. Gün: Tanışma
-Geçmiş-
Soğuk hava yüzümü okşarken yanağımdan düşen yaşı sildim ama yeniden bir damla yaş, bana inatla akmaya devam etti. Kendimi durduramıyordum ağlarken ne yazık ki.
Okulumun en kuytu köşesine geçip okul eteğime dikkat ederek dizlerimi kendime çekmiş, soğuğu umursamadan ağlıyordum. Mutlu değildim her zamanki gibi. Sıradan bir ergen dramasında da olabilirdim ama ortaokul beni cidden zorluyordu. Sınıf arkadaşlarım beni sevmiyordu, ağlamamdan güç alıp dalga geçiyorlardı ve ben de yine ağlıyordum. Klasik bir döngüydü işte.
Kollarımın üzerine bir mont bırakıldığında kaşlarımı kaçıp gözyaşlarımı kuruladım ve montu omuzlarıma yerleştiren kişiye doğru başımı çevirdim.
"Hava soğuk, üşüteceksin." Gülümseyerek kapşonlusunun şapkasını taktı başına ve yanıma oturup bakışlarını bana çevirdi. Yutkunamadığımı hissetsem de yanımdaki yeni çocuğa bakamadan duramıyordum. Daha bugün bizim sınıfa gelmişti ve herkesin ilgi odağı olmuştu.
"Teşekkür ederim ama ihtiyacım yok." Montu omuzlarımdan indirip ona geri uzattığımda kollarını göğsünde bağladı ve başını yana eğip göz kırptı.
"Burnun hiç öyle demiyor küçük kız. Bence montu giymelisin."
Bakışlarımı kaçırıp elimde kalan monta öylece baktım. İnatçı olduğum için giymeyecektim ama üşüyordum. Kendime sinir olduğum için gözlerim yeniden dolarken yanımdaki çocuk konuşmaya başladı.
"Benim adım Bora. İstanbul'da yaşıyordum ama babamın tayini buraya çıktı ve şimdi ağlamak üzere olan minik bir kızı teselli etmek için saçmalıyorum."
Bakışlarım tekrar yüzüne kaydığında istemsizce gülümsemiştim. Yapmacık ama bir o kadar şirin bir sırıtmayla bana bakıyordu. Kahverengi gözleri kısılmış, hafif kıvırcık olan saçları da rüzgarla beraber iyice karışmıştı. Üşüdüğünü pembeleşen yanaklarından anlayabiliyordum.
"Bence benimle konuşmamalısın. Seninle de uğraşmalarını istemem." Bakışlarımı titreyen ellerime çevirdim ve tırnaklarımı geçirdiğim avucumu rahat bıraktım. Hilal şeklindeki tırnaklarımın izini görmesem de hissedebiliyordum.
"Umurumda değil. Bence biz seninle çok iyi arkadaş oluruz. Hep böyle bir tanışma istemiştim. Bence sen de adını söyleyerek hayalimdeki tanışmayı yaşamamı sağlayabilirsin."
Neşeli sesi nedensizce içimde minik bir kıpırtıya sebep olmuştu. Şimdiye kadar ki bütün arkadaşlarım az önce beni ağlatan kişilerdi ve gerçek arkadaşlık hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim gerçek arkadaşımın olmadığıydı.
"Adım Buket. Sınıfta belki görmüşsündür beni sevmezler."
Bora, kucağımda öylece duran montunu alıp tekrar omuzlarıma yerleştirdi ve aramızda olan mesafeyi biraz azaltarak bacaklarını uzattı. Bu sefer üzerimdeki montu ona geri vermedim.
"Seni değil, kimseyi sevmiyorlar. İlk dakikadan ne kadar ikiyüzlü olduklarını anladım ben. Bu yüzden benimle arkadaş olman gerekiyor yoksa tek başımıza savaşmak zorunda kalacağız."
İlk dakikalarımızda olsak da güvendim ona. İçim çok ısınmıştı çünkü ona. Tek sorun aslında bunun arkadaşlık değilde aşktan olduğunu hemen fark etmememdi. Yıllar bana her şeyi yavaş yavaş vuracak, yanımdaki bu çocuğa kör kütük vurulacaktım. Tabii o an hiçbir şeyi fark edemeyecek kadar üzgündüm ve bir o kadar da küçük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3316 GÜN
القصة القصيرة3316gun: 3316 gün hatrına beni tekrar sever misin? *** Bora ve Buket, ortaokuldan beri en yakın arkadaşlardır. En azından Bora için her şey bu kadardan ibarettir ama Buket için Bora arkadaştan daha fazlasıdır. Buket, kendi hislerinle boğuşurken Bora...