37. Bölüm

1.9K 147 188
                                    

2000. Gün: Ateş Sönmez

Bol bol yorum bekliyorum kuzular. İyi okumalar 💖

-Geçmiş-

Zaman çok garip bir şey. Bazen bir gün bir saniye gibi hızlı geçerken bazen bir saniye bir ömür gibi geliyordu insana. Bu bir ay içinde zaman benim için durma noktasına gelmişti. Sadece benim için de değil, hepimiz için durmuştu sanki. Elimiz kolumuz bağlı bekledik bir şeyleri değiştirebilmeyi ama başaramadık.

Gözlerimi karşımda duran boş raflara çevirdim. Bütün kitapları raflardan indirmişti Ateş. İstediğimiz kitap olursa alabileceğimizi de söylemişti. İç sesim kitap almayı reddetmişti. Sanki kitabı alırsam kaybettiğimizi kanıtlamış olurum gibi gelmişti.

Ateş, merdivenden dikkatle indi ve alnında oluşan teri silip bana döndü. Bakışları sert, yüzü ise donuktu. Sanki tanıdığım Ateş annesiyle beraber gitmişti. Bir aydır böyleydi. Daha önce verdiğimiz o sözü tutamıyordu. Gülümseyemiyordu.

"Burayı özleyecekmişsin gibi bakıyorsun." Dedi üzerinde oluşan tozları silkerken. Doğruydu, özleyecektim. Bu kitaplar arasında kalmayı sevmiştim. Bazen saati unutup gece yarılarına kadar burada oturmayı özleyecektim ama asıl özleyeceğim şey bu değildi. Bu bir vedaydı. Annesine veda etmesinin en kolay yolu burayı kapatmaktı.

"Özleyeceğim zaten Ateş. Bence kapatmamak daha mantıklı." Yanaklarımı şişirip ona baktım. Ela gözleri benim rengini hâlâ çözemediğim gözlerime çevirdi. Raftaki birkaç kitabı alıp bana uzattı.

"Kapatmam gerekiyor. Burayla dikkatle ilgilenecek tek kişi şu an burada değil. Okul için gittiğimizde zaten kapanacaktı."

Elimdeki kitaplara çevirdim bakışlarımı. Doğruydu ama bu beni üzüyorsa onu kim bilir ne kadar üzüyordur. Dikkatle peşinden ilerledim ve kitapları koliye koyup kırtasiyeye uzun uzun tekrar baktım. Kitapları kütüphaneye bağışlayacaktı. Çocuk kitapları ve kırtasiye eşyalarını da ihtiyacı olan çocuklara verecekti.

"Çağatay ile çocuk kitaplarını kolilere yerleştirdik. Bora da kırtasiye malzemelerini küçük paketler yapıyor." Rüya yanıma geldi ve tepeden topuz yaptığı saçlarını salıp Ateş'e yapılanları anlattı.

Ateş birkaç saniye Rüya'ya baktıktan sonra başıyla onu onayladı. "Ben de Bora'ya yardım edeyim. Siz isterseniz dinlenin. Çoğu iş bitti."

Rüya ile birbirimize baktık ve ilerideki kafede bir limonata içmeye karar verdik. Kafeye geçtiğimizde hâlâ dalgındım. Bu bir ay hem çok yavaş hem de çok acılı geçmişti. Ateş onunla konuşmamam için her şeyi yapmıştı resmen. Aslında sadece benim için değildi. Rüya'dan da kaçmıştı ama nedenini ne Rüya ne de ben anlayabilmiştik. Belki de onlara göre daha güçsüz olduğumuz için bizi istememişti yanında.

"Ateş'in durumu seni baya dalgınlaştırdı." Dedi Rüya önüme koyulan limonatayı bana ittirirken. Ne ara limonatalar geldi onu bile fark etmemiştim. Bardağı kendime yaklaştırıp pipetiyle oynamaya başladım.

"Ona destek olamadığım için kötü hissediyorum."

Rüya derin nefes aldı ve mavi gözlerini bana dikti. Ona daha fazla bakmamak için limomatamı inceliyordum. "Herkese yardım edemezsin Buket. Ateş için ben de çok üzgünüm ama elimden bir şey gelmiyor. Destek olduk ona bir şekilde. Biliyorum, bir ay boyunca hep Bora ve Çağatay'la bir şeyler yaptılar ama bi sayede daha iyileşti. Sonunda gülümseyecek. Ben buna eminim. Sen de kendini daha fazla üzme ya."

3316 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin