42. Bölüm

2.4K 168 235
                                    

Medya: Çağatay ve Asel 💜

Özet: Bora'nın kazasından sonra, Buket bunun sıradan bir kaza olmadığına inanır. Enes'le konuşur ve aslında onunla buluşmadığını öğrenir. Bora'nın telefonundaki o kayıtlı olmayan numarayı alıp defalarca arasa da bir sonuca ulaşamaz. Buket, bu numaranın sahibi olarak Bora'nın eski sevgilisi Asel olduğunu düşünüyordur. Çağatay'ı arayıp Asel'le buluşmak istediğini söyler.

***

42. Bölüm: Yapamadı

Yüz metre kadar ilerimde öylece dikiliyorlardı. Zorlukla açık tuttuğum gözlerim ilk olarak Çağatay'ın yüzünde takılı kalmıştı. Asel'i yıllardır görmediğim için tanımam zordu ama Çağatay yakın bir geçmişte kalmıştı benim için.

Adımlarımı hızlandırdım ve ellerimi iyice ceplerime yerleştirdim. Hava soğuk değildi ama bütün bedenim titriyordu. Bora'yı benden, dünyadan almak üzere olan o telefon olmasaydı şu an her şey farklı olabilirdi. Ama değildi. Bora o boş odada yatıyordu ve ben bunun nasıl olduğunu anlayamıyordum. Her saniye kafayı yiyordum.

Tam karşılarında dikildiğimde Asel'in ağladığını fark ettim. O kadar çok ağlayıp duruyordum ki artık gözyaşlarım kalmamıştı. Göz kapaklarım şişliğinden dolayı zorlukla kalkıyordu.

"Boşuna ağlama." Dedim sesimi kendim bile tanımazken. Son konuşmamızın içinde Asel'de vardı. Onu sevmediğink söylemişti ama devamını getirememişti. Bir anda nereden gelmişti bu düşünce? Asel'le konuşmuş ya da karşılaşmış olmalıydı. Arayan Asel olmalıydı.

"Bora nasıl? Ne oldu?" Çağatay'ın sesiyle bakışlarımı Asel'den bir saniyeliğine çevirdim. Sarı kaşları çatılmış bana bakıyordu.

"Asel'e sor. Belki de Bora'nın ona aşık olmadığını öğrenince sindirememiştir." Dedim gözümü bile kırpmadan Asel'in yüzüne bakarken. Asel ise sadece ağlıyordu. Sahte gözyaşlarıydı bunlar hep. Kendini iyi göstermek için yapıyordu.

"Ne saçmalıyorsun Buket? Asel yıllardır Bora'yı görmedi bile." Çağatay koluma uzandığında bir adım gerileyip sesimi yükselterek Asel'i işaret ettim.

"O zaman Bora neden bana Asel'i sevmediğini söyledi? Şansa telefon geldi ve gitti. Asel, Bora'yı gördün değil mi?"

Dolan gözlerimi kollarımla kuruladım ve Asel'in karşısına geçip hafifçe ittirdim. Çağatay, direkt kolumdan tutup beni Asel'den çekerken ben hala Asel'in yüzüne bağırıyordum. "Gördüğünü itiraf et! Aradığını itiraf et! Konuşsana!"

"Sen kafayı yemişsin." Çağatay, iki kolumdan tutup bana hafifçe eğildi ama ona bakmayı reddedip Asel'in yüzüne baktım. Ellerini yüzüne kapatmış hıçkırıklarını saklıyordu. Eğer yıllardır onu görmediyse neden hâlâ ağlamayı hakkıymış gibi görüyordu?

Çağatay beni sarssa da onun yüzüne bakmadım. Bir cevap bekliyordum. Asel olmayabilirdi onu arayan ama bulmak istiyordum. Neden aradığını sormak istiyordum. Neden elimden her şeyimi almak istediğini yüzüne haykırmak istiyordum. Her an... her an ölüm haberi gelebilirdi. Doktorların umudu yoktu. Her şeyim giderse nasıl ayakta kalabilirdim?

"O benim her şeyim." Dedim titreyen sesimle. Bakışlarım Çağatay'ın mavi gözlerine kaydı. "Dokuz yılım ve şu an ölüyor. Kimin yüzünden bilmiyorum. Sadece... ölüyor ve ben bir şey yapamıyorum."

3316 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin