35. Bölüm

2K 155 209
                                    

1969. Gün: Maket

-Geçmiş-

Kırtasiyenin içinde yere oturmuş önüme dizdiğim kitapları kategorilerine göre ayırıyordum. Ateş'in gitmesinin üzerinden dört ay kadar bir vakit geçmişti ve okullar kapandığından beri hep kırtasiyede vakit geçirir olmuştuk. Burayı seviyordum. Kendimi kelimelerin arasında daha rahat hissediyordum. Hele ki raflardan aldığım kitapları koklayınca mutluluğum zirveye çıkıyordu.

"Buket sana kaç defa diyeceğim yere oturma diye." Rüya'nın anne edasıyla bana bağırmasıyla kafamı kaldırıp ona öpücük attım. Genelde kasada o duruyordu ama Bora ile yer değiştirmiş olmalıydılar.

"Tamam anneciğim kalkacağım biraz sonra." Dedim gülerek ve yere dizdiğim o kitapları kucağıma yerleştirip boş rafa doğru sendeleyerek ilerledim.

"Bora yapsın şu taşımaları ya. Küçük bir şeysin zaten." Rüya söylenirken ben dizimden destek alarak kitapları düşürmeden rafa kadar getirdim. Kucağımdaki kalın kitapları dikkatle rafa koyarken bir yandan da Rüya'ya laf yetiştiriyordum.

"Birkaç kitap taşıyorum alt tarafı ya. Hem Bora bütün gün rafların yerini değiştirdi."

Kitapları yerleştirmeyi bitirince Rüya yanıma gelip mırıldandı. "Aman kıyamazmış da Bora'sını."

Gözümü devirip kasaya doğru ilerlerken Rüya kolunu omzuma attı ve birlikte kasaya doğru ilerledik. Bora kasanın olduğu yerde yoktu. Garip bakışlarımı kasaya atarken Rüya beni dışarı doğru ittirdi.

"Ne yapıyorsun be?" Dedim içimdeki çirkefi dışa vururken.

"Kanka biraz sonra Buğra gelecek buraya. Biz bakarız kırtasiyeye. Söz batırmayacağım." Rüya beni kırtasiyenin dışına çıkardı ve kapıyı üzerime kapattı.

"Bak dükkanı batırırsak Ateş'ten önce Ceren keser bizi. Rüya sen kesin batırırsın beş dakikada."

Rüya bana öpücük atarken az önce bahsettiği çocuk kapının önünde belirdi. Ne ara geldi fark etmemiştim bile. Buğra'yı sevmiyordum. Bu çocukta bana itici gelen bir şeyler vardı ama Rüya'nın neredeyse dokuzuncu sınıftan beri onu sevdiğini öğrenince... bana bir şey demek düşmezdi.

"İyi günler Buket."

Buğra'nın selamını alıp yanaklarımı şişirerek kırtasiyeden birkaç adım uzaklaştım. Ne yapacaktım şimdi? Aylardır hep kırtasiyeyle uğraşıyordum ve cidden alışmıştım her şeyine. Şimdi bir anda boş vaktim olunca ne yapacağımı şaşırmıştım.

Şortumun arka cebindeki telefonu çıkarıp saate bakacağım sırada telefon elimden çekildiğinde bakışlarımı telefonumu alan kişiye çevirdim. Bora gülümseyerek telefonu kendi pantolonuna yerleştirirken ona garip garip bakıyordum.

"Neden telefonumu aldığını sorabilir miyim?"

Biraz düşünürmüş gibi yapıp güldü. "Hayır. Hadi gel. Seni bir yere götüreceğim."

İtiraz etmeden onunla beraber yürümeye başladım. Telefonumu aldığı için biraz şüphelensem de bir şey dememiştim.

Aylardır hiç kavga etmiyorduk. Bazen minik atışmalarımız oluyordu ama bu herkeste olurdu. Onunla aynı ilk günlerdeki gibi gülüp eğleniyorduk. Aynı çocukluğumdaki gibi bana masal anlatıyordu kırtasiyede. Kapatmaya yakın raflardan en arkada olanına yaslanıp kitapları inceliyorduk. Eskisinden daha iyi bir dostluğumuz oluşmaya başlamıştı ve ben bundan mutluydum. Saatlerce rafların arasında onunla kitap okumaktan mutluydum.

3316 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin