17. Bölüm

2.6K 188 187
                                    

845. Gün: Hatırlatıcı

-Geçmiş-

Odamın içinde gittim, geldim. Aklımdan geçen düşünceleri bir kenara bırakıp telefonumun ekranındaki saate baktım. Bir dakika kalmıştı ama bu sefer onu ilk ben arayamayacaktım. Arasam da açmayacağına emindim.

"Açar mı acaba?" Diye kendi kendime sorarken ekranda kocaman sıfır sıfırı gördüğümde hemen Bora'nın numarasına bastım ve içimden dualar ederek telefonun çalmasını dinledim.

O gittiğinden beri bir kere bile telefonuma cevap vermemişti ama içimde büyük bir umut vardı. Bu gece açacak ve konuşacaktık.

Telefon çalmaya devam ederken odamda yapamayacağımı fark edip sessiz adımlarla salondaki balkona ilerledim. Babam çoktan uyumuştu.

"Alo?" Sesi kulağıma dolarken balkon kapısını kapatıp yaslandım. Onu azarlamak ve buraya geldiğinde pataklamak istiyordum ama bugünlük bunlar olmayacaktı çünkü benim minik kıvırcık oğlumun doğum günüydü.

"Doğum günün kutlu olsun kıvırcık!" Dedim sanki aramızda koca bir uzaklık oluşmamış, oluşturmamış gibi. Bora'nın gülüşü kulağıma ulaştığında boşta olan elimi sol göğsüme bastırdım. Hem güzel gülüşüyle kendimi kaybediyor hem de canım acıyordu. Nasıl olurdu bu? En büyük hatamdan nasıl iyi hissedebiliyordum.

"Beni aramazsın diye düşünmüştüm."

Yanıldığını, onu her daim arayacağımı biliyordu ama benden duymak istiyordu sanki. "En yakın arkadaşlar her anlarında birbirini arar. Diğer aramalarımdan anlamış olman lazım."

Onunla saatlerce konuşmak istiyordum ama isteklerimden çok kendime odaklanmıştım. Bora, fark etmese de canımı çok fena yakmıştı bu uzaklaşma döneminde. Bu yüzden isteklerimi bir kenara itip birkaç dakika içinde telefonu kapatacaktım. Sadece birkaç dakika...

"Biliyorum şu an bana çok sinirlisin ama en doğru karar buydu Buket'im. Seni uzak tutmak en mantıklısıydı."

"Mantık istemiyorum Bora. Kötü günde birbirimizin yanında olmazsak nasıl yakın arkadaş oluruz? Neyse, kavga etmek istemiyorum. Doğum günün kutlu olsun. Bensiz bir yaşına daha girdin." Son cümlemin ağzımdan çıktığını çok geç fark edip şaşkınca gözlerimi büyülttüm. Bunu dememem gerekiyordu, hele ki şimdi hiç dememem gerekiyordu!

"Ben geri dönene kadar yeni yaşıma girmeyeceğim, söz. Lütfen sen de beni düşünmeyi bırak. Aklımı toparlamak için uzaklaştım senden. Sana ne dedim? Sen de kalbini toparla şimdi. Gelince her şeyi konuşacağız. Gelince eskisinden de farklı olacağız."

Kendimi kapıdan çekip balkon demirliklerine yaklaştım ve dirseğimi oraya yerleştirip yüzümü avucuma yasladım. Buraya gelene kadar yeni yaşıma girmeyeceğim demişti ya... bitmişti içimdeki bütün o kırgınlık. Bir cümlesi ile gitmesi de ayrı saçmalıktı ama onun önüne kale kursam da yıkılırdı hemen.

"Ben farklı olmak istemiyorum. Sadece eskisi gibi olalım istiyorum." Mırıldandığımda kendime kızıyordum. İkimizin de büyüdükçe davranışları değişiyordu ne yazık ki ama buna alışamamıştım. Büyümek istemiyordum. Bora ile olan arkadaşlığımız hep aynı kalsın istiyordum ama hiçbiri olmuyordu.

"Eskisi gibi olamayacağımızı ikimiz de biliyoruz güzelim. Çünkü büyüyoruz, kalbimiz büyüyor, aklımız büyüyor ve en önemlisi sevgimiz büyüyor. Sevgimiz büyüyünce birbirimizin canını yakmamak için kaçıyoruz birbirimizden. Neden senin aramalarına cevap vermedim sanıyorsun? Sana çok değer veriyorum, sen de bana çok değer veriyorsun ve benim canım acıyınca senin canın daha fena yanıyor. Çünkü sevgimiz bizimle büyüyor. Bu yüzden kaçtım geldim senden. Canım yanarken senin canını yakmak istemedim."

3316 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin