Bölüm-31

9K 564 121
                                    

    Artık ağlama noktasına geldiğimde derin bir nefes alıp Semi'nin odasına attım kendimi.

    "Semii!"

    Ağlak çıkan sesimle birkaç defa seslenmemin ardından derin bir nefes alıp karman çorman olmuş saçlarla kafasını yastığından kaldırıp uykulu gözlerle bana baktı.

   "Canın yine ne çekti oburcuk?"

   Dudağımı ısırıp suçlu bir çocuk gibi ellerimi arkamda birleştirip iki yana sallandım.

    "Açık pastane var mıdır ki?"

    "Ama yani sabahleyin kusmaların akşamleyin aşermelerin dayıcım senin canıma kastın mı var hayır yani sefasını Ali denen zırtapoz sürdü de cefasını neden ben çekiyorum yarabbim!" Ardından üzgün bakışlarıma daha fazla dayanamadığı için kalkıp dolaptan bir hırka çıkardı.

    "İstediğin özel bir şey var mı yoksa ortaya karışık bulduğum her şeyi alayım mı?"

    Bu düşünceyle gözlerim parladı ve sulanan ağzımla bir süre konuşamadım. Bu halimi görünce gülüp kafasını iki yana salladı.

    "Aldım ben cevabımı. En kısa sürede halletmeye çalışacağım çay koy sende bari."

   O iğrenç günün üzerinden üç ay geçmişti. Düşünmemek için her şeyimle uğraş veriyordum. Kuzenlerim de o anı tekrar yaşamamam için uğraşıyordu. Yalnız olmadığım zamanlarda pek zorlanmıyordum ama yalnız olduğumda güçlü bir anne olmam gerektiğini sürekli kendime hatırlatmam gerekiyordu.

    Mutfak masasında oturmuş gözlerim bir noktaya dalmış boş boş bakarken beynimin arkasından sinsice süzülen düşüncelerle nefesim sıkıştı. Acaba şuan ne yapıyordu? Aradan çıktığım için Sinemle gününü gün ediyor muydu? Ediyordu tabii! Ben hayatındayken bile bundan uzak durmayan adamı yokluğum mu durduracaktı?!

  Kendi kendimi yememe ramak kala anahtarın kilitte dönme sesiyle silkinip koşarak kapıya gittim. Elleri poşetlerle dolu olan kuzenimi görünce sevinçten çığlık atmamak için dudağımı ısırdım. Bu hamilelik beni iyice dengesiz yapmıştı! Bir şeye katıla katıla gülerken saniyesinde hıçkırarak ağlayabiliyordum ve yanımda bir kadın doğum uzmanı olsa da onun bile çaresiz kaldığı çok fazla an oluyordu.

    Birden karşısında beni görünce irkildi.

    "Allah cezanı vermesin! Aklımı aldın Aso!"

   Söylediği tek bir kelimeye odaklanamıyordum çünkü aklım da gözlerim de tek bir yere kitlenmişti. Bunu farkettiği gibi gülerek poşetleri sağa sola gezdirdi. Şuan resmen ben bir kediydim o da eline aldığı ipi sallayıp beni hipnotize eden sahibimdi.

   "Ver artık şunu bak şimdi ağlamaya başlayacağım!" dolu gözlerimden şaka yapmadığımı anlamış olacak ki aceleyle elime tutuşturdu poşetleri.

   "Allahını seversen ağlama bu saatte! Bak sana her çeşit pasta aldım. Allahtan gide gele pastaneciyle arkadaş olduk da her ihtimale karşı ayırıyor sağa sola."

   "Ne dedin şimdi sen bana? Çok mu yiyorsun dedin? Domuz gibi oldun seni doyuramıyoruz mu dedin?"

   Şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerle bana bakarken bir taraftan mutfağa sürükledi.

   "Allah belamı versin ki öyle bir şey demedim ben!"

   Daha fazla uzatmak istemediğim için burnumu çekip kutulardan birini açtım. İkimize de birer çatal uzatıp kocaman pastayı kesme gereği duymadan yemeye başladık.

KEMANCI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin