9. BÖLÜM: FEVERAN

273 49 100
                                    

İnsan kendini değiştirebilirdi elbette ama yaşadığı ve büyüdüğü ortamın etkisi de gözardı edilemeyecek kadar büyüktü.

Evimizde askere olan hayranlık daimi olmuştu. Annemin ekranlara asker gelince gözlerinin dolmasıyla büyümüştüm, abimin "Asker olacağım ben!" demesiyle duymuştum bazı şeyleri, ablamın askerler için söylediği güzel sözlerle öğrenmiştim... Onlara hep hayran olmuştum. Asker, polis, bordo bereli... Hepsine hayrandım. Bir üniformaya sahip olamamıştım belki ama üniforma sevdası içime işlemişti.

Şimdi ise, hayranı olduğum o insanlar karşımdaydı.

Hissettiğim korku onların burada oluşu değil, ters bir durum olduğunu hissetmemden kaynaklıydı. Cihangir'e tekrar bir bakış attığım sırada aracın kapısı açıldı ve içinden o özel kamuflajlı biri indi. Hayranlıkla iç çektiğim sırada istemsizce "Şu asalete bakar mısın?" diye mırıldandığımda Cihangir bana bakıp kaşlarını çattı. Bir şey demeden önüne döndüğü sırada gülerek camı açtığını görünce kaşlarını çatan ben oldum. Gerginlikle "Fazla rahat değil misin?" dediğimde bize yaklaşan adamdan gözlerini almadan "Az önce sen de rahattın oysa." dediğinde gözlerimi devirdim. O farklıydı.

Silahını önünde tutan ve dik duruşundan asla ödün vermeyen adam camın önünde durduğunda Cihangir sırıttı. "Bir sorun mu var Komutanım?" dediğinde ona şaşkınlıkla baktım ama benim aksime o adam da güldü. "Ne yapıyorsun sen burada?" diye sorduğunda Cihangir bana bir bakış attı. "Ufak bir işimiz vardı." dediği sırada hayranlıkla izlediğim adamın gözleri de bana kaydı. Kaşları havalandığında bana bir baş selamı verdi ve tekrar Cihangir'e döndü.

Sanırım şu an heyecandan bayılabilirdim.

Cihangir gülerek "Göreve mi?" diye sorduğunda, kaşlarım çatıldı. Tanışıyor olduklarını ancak anladığımda, ikisine daha dikkatli baktım. Yüzündeki gülümseme silinen adam ciddiyetle Cihangir'e bakarken sorusuna cevap vermeden, "Doğruca buradan uzaklaşın. Akşama uğrarım eve." dediğinde, Cihangir de ciddileşti. Başını sallayıp onayladığı ve adam geriye doğru bir adım attığı sırada "Abi," diye seslenince gözlerim büyüdü. Hatta yüzümde nasıl bir şaşkınlık ifadesi vardı bilmiyorum ama Cihangir'in abisinin yüzüme bakıp hafifçe güldüğünü görmüştüm. O sırada Cihangir "Dikkat et." diyerek devam ettiğinde abisi bir şey demeden uzaklaştı.

Abisi araca geri bindikten sonra Cihangir arabayı çalıştırdı. Ona şaşkın bir bakış atıp, "Abinin polis olduğunu söylemiştin?" dediğimde hafifçe güldü. "Özel Harekat kısmını eklemeyi unutmuş olmalıyım." diye mırıldanırken gaza bastı ve bana yandan bir bakış attı. "Ayrıca halinden fazlasıyla memnun görünüyordun." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "İnkar edemem," derken derin bir nefes aldım. "Mükemmel değiller mi?" dediğimde Cihangir de başını sallayarak onayladı ve "Öyleler." dedi ama sesi eskisi kadar neşeli değildi.

Yol aynı sessizlikle devam ederken Cihangir bu sefer hızlıydı. "Buralar çok tekin değil diye demiştim sana." dediğinde kaşlarım çatıldı ama bir şey demedim. Ne yapabilirdim yani? Ayrıca sürekli bir şey olsa o hayvancıklar da orada duramazdı, belli ki biz kötü bir zamana denk gelmiştik. Derin bir nefes alıp arkama yaslanırlen gözlerimi Lady'ye çevirdim. Yatıyordu ve gözleri kapalıydı. O sırada Cihangir, "Abim gibi Polis Özel Harekat olmayı her şeyden çok istemiştim." dediğinde ona baktım. Onun hakkında bir şeyleri öğrenmek beni heyecanlandırmıştı. Merakla "Neden olmadın?" diye sorduğumda derin bir nefes aldı. "O zamanlar fiziğim tam yerinde değildi. Mülakatta bir tanesini yapamadım ve elendim." derken, güldü. "Sonra hırs yapıp kendimi geliştirdim ama abim mimarlığa devam etmemi istedi." dediğinde kaşlarım çatıldı. Cihangir'i belki daha tanımıyordum ama onun hakkında tahminde bulunabileceğim kadar vakit geçirmiştik. Yani, bu işin içinde başka bir şey olduğuna emindim çünkü Cihangir böyle bir isteği varken abisini dinleyecek biri değildi.

SONSUZ ADIMLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin