3. BÖLÜM: YELKOVAN

449 72 209
                                    

Zaman ve insan zorlu bir yarış halindeydi. Hayat bazen alıyor, bazen veriyor, bazen kırıyordu. İnsan yoruluyor, ama zaman asla tolerans göstermiyordu.

Akıp giden saniyeler, saatler, günler... Yetişmesi zordu, hatta bir kere kaçınca geri gelmiyordu. Beklemek de zordu, çünkü belirsizdi. Zaman ilerledikçe hayatın bize nasıl bir sürpriz yapacağını bilmiyorduk. Bu yüzden gelecek olan zamanı beklemek yanlıştı, aksine zaman bizi yakalamalıydı. Bu yüzden koşuyordum hayallerime, bu yüzden elime geçen her fırsatı değerlendiriyordum. Zamana ancak böyle karşı gelebilirdim.

Cihangir'le sahile gittiğimiz günün üzerinden üç gün geçmiş, cuma günü gelmişti. Öğleden sonra biten dersimin ardından Ömer'le biraz vakit geçirip eve gelmiştim. Akşam için yemek yaptıktan sonra da küçük kedimi kucağıma alıp, koltuğa kıvrılmıştım. Misi, artık bana tamamen alışmıştı. Yattığımda yanıma yatıyor, otururken kucağımda oturuyor ve evde olduğum zamanların çoğunda peşimde dolanıyordu. Bu da beni fazlasıyla mutlu ediyordu. Yumuşacık tüyleri, şaşkın hareketleri, boncuk gözleri... O kadar güzeldi ki, sevmeye doyamıyordum!

Misi yanımda uykuya daldığında gülümseyip başını öptüm. Mırıltılar çıkarırken gözlerini açmayınca, gülüp, "Çok mu uykunuz var Misi Hanım?" dediğimde, gözleri hala kapalıydı ve asla tepki vermiyordu. O sırada keyfimizi bölen bir kapı sesi yükseldiğinde kalkıp, kapıya ilerledim. Gökçe olduğunu düşünerek açtığım kapının ardından tahminlerim yanılmamıştı ama beni şaşırtan nokta, kırmızı gözlerdi. İçeriye giren Gökçe ardından kapıyı kapattığı sırada telaşla, "Ne oldu?" dediğimde bana dolu dolu olan gözleriyle baktı. Ardından boyuma sarıldığında, ben de hızla ona sarıldım. "Neyin var Gökçe?" diyerek yeniden sorduğumda, derin bir nefes aldı.

Bir süre sonra benden uzaklaşan Gökçe elleriyle gözlerini sildi ve "Abimle tartıştık." dediğinde kaşlarım çatıldı. "Neden?" diye sorduğumda ceketini çıkarırken alayla güldü. "Neymiş odamda erkek parfümü bulmuş, o kiminmiş, ben ne yapıyormuşum! Senden çaldım geçen yıllarda diyorum ona da inanmıyor, insan kendi parfümünü tanımaz mı?" diyerek hayretle konuştuğunda kıkırdadım. "Sonra ben de sinirlendim, sen bana ne ima ediyorsun ayrıca odamda ne işin var diye kızdım ona." diye devam eden Gökçe, "Ben kızınca o da saçma sapan şeyler dedi. Sinir ediyor bazen beni!" dediğinde derin bir nefes aldım. Anladığım kadarıyla Gökçe biraz özlemden biraz da abisinin suçlayıcı tavrından dolayı dolmuş, sinirden de ağlamıştı. Benim abim de kıskançtı ama Gökçe'ninki daha bir başkaydı. Abim sevgili muhabbetini alaya alır, konu ciddi bir hal almadığı sürece kıskançlığını belli etmezdi. Ama Batuhan abi öyle değildi. Gökçe'yi kontrol ediyor sevgilisi olursa aralarına girmek için her türlü mücadeleyi veriyordu. Bunda aralarındaki yaş farkının bize göre daha az olması etkili olabilirdi.

"Batuhan abi o, kıskanır ama senin gönlünü en iyi şekilde alır." dediğimde Gökçe küçük bir çocuk gibi omuz silkince güldüm. "Hadi git ellerini yıka, üzerini değiştir gel. Pilav üstü tavuk yaptım sana." dediğimde mutlulukla bana bakan Gökçe'ye sırıtıp mutfağa ilerledim. Tabaklarımıza yemeklerimizi koyup, iki bardağa da içecek koyduktan sonra masaya her şeyi yerleştirdim. O sırada Gökçe de mutfağa girdi ve masaya geldi.

Bana kısa bir bakış atan Gökçe, "Üşüyeceksin." dediğinde, "Bir şey olmaz." diye karşılık verdim. Altımda rahat bir şort üzerimde ise askılı vardı. Yine de üşümüyordum, ayrıca evde bu tarzda rahat kıyafetlerle durmak hoşuma gidiyordu. Gökçe eline kaşığını alırken, "Hasta olursan görüşürüz ama?" dediğinde güldüm. "Bakarsın bana, ne olacak sanki?" diye alayla konuştuğumda bana yandan bakış atan Gökçe, "Hıı, doğruca hastaneye gideriz." deyip sırıtırken gözlerimi devirdim. Hastaneleri sevmiyordum.

Belki biraz da iğneleri.

Sessizce yemeğimizi yerken, Gökçe "Bugün biraz gezmeye mi çıksak acaba?" diye sorduğunda ona bakıp, "Nereye?" dedim. Olumsuz anlamda başını sallarken, "Bilmiyorum ki," dedikten sonra biraz düşündü ve "Herhangi bir kafeye ya da sahile gidebiliriz. Sinemaya da gidebiliriz, sen bilirsin." diye devam etti. "Olur, uzun zamandır çıkmadık birlikte." dediğimde Gökçe de onayladı. "Sinemaya gidelim o zaman?" diye sorduğumda Gökçe sırıtınca gözlerim kısıldı. Merakla, "Ne?" dediğimde kıkırdayan Gökçe, "Sen hep sahili isterdin, hayırdır? Artık başkalarıyla mı gitmek istiyorsun oraya?" dediğinde kaşlarım çatıldı. Cihangir'le sahile gitmemizi ima ediyordu. Aksi bir sesle, "Yok artık Gökçe!" dediğimde, gülüşü arttı. "Ne var canım, olamaz mı?" diyerek devam ettiğinde, ona yandan bir bakış atıp, "Olamaz tabii ki." dediğimde, o bundan fazlasıyla keyif alıyor gibiydi.

SONSUZ ADIMLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin