Her yeni gün yeniden doğan güneşten almalıydık ihlamı. Zifiri karanlığın içinde parlayan yıldızlar örnek olmalıydı bize. Engellerimiz hırsımız, hayallerimiz inancımız olmalıydı.
Kaynayan suyu kupalara dökdükten sonra kaşık alıp, karıştırdım. Bununla birlikte kahve kokusu etrafa yayıldığında ise huzurla gülümsedim. Elime aldığım bardaklarla salona gittiğimde telefonla konuşan Gökçe'yi rahatsız etmeden bardağını sehpaya bıraktım. Koltuğun diğer köşesine yerleşirken bir yandan da saati kontrol ediyordum. Yaklaşık iki saat sonra dersim vardı. Kahvaltıdan sonra hazırlanmış, gitmeden bir kahve içmek istemiştim.
Telefonu kapatan Gökçe, bana gülerek bakıp "Dersin yok mu senin ezik?" dediğinde ona ters bir bakış attım. Bugün dersi iptal olmuştu ve pijamalarıyla koltuğa yayılmış, keyif sürüyordu. Ben ise biraz önce büyük bir hüzünle çıkardığım şortlu pijama takımım yerine pantolon tişört giymiştim ve bu, hiç hoş değildi.
Sessizce bir iç çekip, "Telafi etmeye gittiğin zaman göreceğim seni." dediğimde Gökçe daha da güldü. Yüzündeki o ifadeyi bozmadan, "Onu da o zaman düşünürüm." diye karşılık verince, ben de güldüm.
Gökçe Fenerbahçeli bardağı eline alırken, "Bu kadar sessiz sakin olup böylesine takım tutuyor olmanı asla anlamayacağım." dediğinde omuz silktim. Sevdiğim her şeye çok bağlı olurdum zaten, babam ve abimin de etkisiyle biraz daha fazla olmuştu bu sevgi. Aslında çok bir şey yapamıyordum. Sadece gezeceğim zaman planlarımı maça göre ayarlıyor ve bir sürü Fenerbahçe ürünü almaktan çekinmiyordum.
Derin bir nefes alırken Gökçe'ye döndüm. "Ve hala maça gidememiş olmama ne demeli?" dediğimde, başıyla onayladı. "Maça gitmek ben de istiyorum zaten. Bu yıl gideriz belki?" dediğinde heyecanla kıpırdandım. "Evet, lütfen.." diye mırıldanırken kahvemden biraz içtim. Düşünceli bir sesle, "Abimi ikna edebilirsek arabayla gidebiliriz aslında." dediğimde Gökçe alayla güldü. "Yakup abi maça arkadaşlarıyla gidiyor Esila, götürecek olsa şimdiye kadar götürürdü." dediğinde gözlerimi devirdim.
Abimle bir gün kavga edersem kesinlikle sebebi bu olurdu.
Kahveden biraz daha içtikten sonra kalkıp bir defter ve birkaç kalemi çantama bıraktım. Aynanın karşısında saçlarımı elimle düzelttikten sonra kalan kahvemi de bitirip, "Ben çıkıyorum." dediğim sırada, Gökçe'nin oturduğu yerden kısılmış gözleriyle bana baktığını fark edince, "Ne oldu?" diye sordum. Başını sallayıp, "Kıvır kıvır olan saçlarından nefret ediyorum." dediğinde ise gülüp, mırıldandım. "Saçlarımı ben de seviyorum."
Kapıya ilerlerken aklıma gelenle Gökçe'ye dönüp, "Misi uyuyor, lütfen onunla oyna biraz." dediğimde gözlerini devirdi. Köpeklere deli olan Gökçe benim küçük kedimle fazla ilgilenmiyordu. Sadece arada onu seviyordu ama severken de biraz sert seviyordu. Zavallı Misi, Gökçe onu sevdikten sonra kaçıp gidiyordu zaten.
Ayakkabılarımı giyip evden çıktıktan sonra merdivenlere ilerledim. Birinci kata indiğimde eve giren Reşat amcayı görünce, "İyi günler Reşat amca." diyerek kısa bir selam verdim. Reşat amca da, "İyi günler kızım." diyerek el salladığında gülümseyip, apartmanın kapısına ilerledim. Bahçeden çıkıp biraz ilerlediğimde sinirle iki tarafına bakınıp bir yandan da kendi kendine söylenen Cihangir'i görünce duraksadım. O sırada Cihangir'in gözleri de beni buldu. Biraz daha ilerleyip ona yaklaşırken, "Merhaba," dediğimde sesimin kısık çıktığnı fark edip hafifçe boğazımı temizledim. Gözlerim Cihangir'in sıkıntılı yüzünde dolaşırken, "Merhaba." diyerek bıkkın sesiyle karşılık verdiğinde istemsizce "Bir sorun mu var?" diye sordum. Ki, bir sorun olduğu her halinden belliydi.
Cihangir gözlerini gözlerimden ayırmadan, "Arabam tamirde," dediğinde devam etmesini bekledim. Sinirle derin bir nefes aldıktan sonra, "Ve internetten buraya yakın olan tek taksi durağının numarasını buldum ama yarım saattir aradığım halde açmıyorlar." diyerek devam ettiğimde anlayışla başımı salladım. Aynı sorunu biz de ara ara yaşıyorduk. Cihangir bir süre sonra, "Derse gidiyordum, otobüs falan var mı buralarda?" diye sorduğunda gözlerimle az ilerideki otobüs durağını işaret ettim. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdığım sırada durağı fark eden Cihangir'in gözleri hafifçe büyüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ ADIMLAR
RomantikDümdüz, simsiyah bir yol. Sonu görünmüyor, hatta bir adım sonrası dahi yok. Zifiri karanlık, her şey belirsiz... Ne yapmalıydı bu durumda? Bu yola birinin ışık tutmasını mı bekleyecekti? Asla. Başkasının ışığına muhtaç olmaktansa, kendi ışığını oluş...