Hayaller... Adım attığım yolda bana umut veren güçlerimdi. Ulaşılması güç değildi onlar, ulaşmak için en güzel çabayı hak eden birer nimetti.
Ne hayallerim vardı bu yola çıkarken... İlk önce bir ev hayal etmiştim, Gökçe ile birlikte sevimli bir ev. Bunun için para biriktirip gecemizi gündüzümüze katmıştık. Birkaç gerekli mobilyayı kendi biriktirdiğimiz parayla almıştık, yetmemişti; taşındıktan sonra çeşitli şeyler örüp satmıştık. Panduf, hırka, babet... İplerle haşır neşir olduğumuz o dönemde, havluya kanaviçe bile işlemiştik. O sattığımız şeylerle, evi bu hale getirebilmiştik işte. Ailelerimiz her daim bize destek olmuştu evet ama, çabamız da her daim vardı. Sonra... Burada çok şey yaşamıştık. En basit hayalden başlayıp büyütmüştük hedeflerimizi. Gerçekten basitti ilkten her şey. Mesela... Bu eve geldikten sonra ilk hayalimiz, beraber geceler boyunca dizi izlemekti.
İzlemiştik.
Hayallerimiz hiçbir zaman bunlarla sınırlı olmamıştı ama, zaten hayallerin önüne engel koymak bence hiçbir zaman mümkün olamazdı. Ben, asker olmanın hayalini kurarken korkmamıştım. Hayran olduğum Fenerbahçe futbolcusunu severken, hayallerimin bir sınırı yoktu. Olmayan hayaller kara bir leke olarak kalmazdı hayatımızda, gülümseten birer derin kuyu olurdu. O hayallerde bile yaşanmışlık vardı çünkü, umut vardı; nefes vardı.
Bu hayallerim dünyanın diğer ucuna kadar uzanıyordu işte. Şu an yurt dışına çıkmam mümkün değildi, bu yüzden o hayalim bekliyordu beni. Ona ulaşmak için çok adım atmam lazımdı ama o zamana kadar boş adımlar atmayacaktım ben. Ona ulaşana kadar, farklı duraklarım olacaktı. İşte o duraklardan biri de Türkiye'yi gezmekti. Her şehri, her kültürü tanımak istiyordum; insanları, onlarla sahiden yaşayarak tanımak istiyordum. Ziyaret etmek istiyordum, şehitlerimize uğramak istiyordum.
Yardım etmek istiyordum.
Bir kitap kafe açmak istiyorduk...
İşimde başarılı olmak istiyordum.
İstiyorduk, istiyordum ve hayatımın devamında da istemekten korkmayacaktım. İsteklerim çeşitliydi, çok yönlüydü ama değişmeyen bazı hususlar vardı. Ailem vardı, arkadaşlarım vardı... İstiyordum da, yalnız olmayacaktı hiçbiri. Mesela... Hep sevdiğim birisi olmasını isterdim, aşkı yaşamak isterdim. Yaşıyordum da, Cihangir'in kalbinde yaşayabileceğim en güzel sevgiyi yaşıyordum. Şimdi bu sevgiden yola çıkan bir sürü hayalim daha olmuştu, öyle ya; bazen de Cihangir var olan hayallerime katılmıştı. Bu durum beni fazlasıyla mutlu ediyordu. Sevdiğim, ailem ve arkadaşlarım benimleydi çünkü.
Ve ben, Cihangir'in annemlerle tanışacağı o vakit için delicesine heyecanlıydım. Ben, o yakınlığa hasrettim.
İçeride ablam, eniştem, minik yeğenim ve sevdiğim vardı. Karşımda ise, sevdiğimi hayata ve bana kazandıran kadın.
"Pınar Hanım?" dedim kısık bir sesle ve afallamayla. Alaylı gözlerle bana üstten bir bakış atarken "Oğlumu sordum." dedi sertçe ve ben de o anda Cihangir'in bana doğru adımladığını yandan bakışlarımla fark ettim. Biraz yaklaştı, "Güzelim, kahve var mıydı evde?" diye sorduğunda tamamen yüzümü ona çevirdim ve Cihangir devam etti. "Bu arada abini aradık, buraya geliyor ama bir sorun yok merak etme." diyerek güldüğünde vereceği, hissedeceği tepkiden korktum. Üzülmesinden korktum, çünkü onun kalbine düşen bir damlada boğulurdum ben.
Gözlerim hala sevdiğimdeyken derin bir nefes alarak "Cihangir," diye mırıldandığımda yüzündeki gülümseme silindi ve kaşları çatıldı. Neşeli sesi yerini ciddiyete bırakırken tok bir sesle "Bir sorun mu var?" diye sorduğunda gözlerim tekrardan Pınar Hanım'ı buldu ve karşımdaki kadın, hafifçe sırıttı. Kendinden emin bir şekilde "Bir sorun yok oğlum, biz varız." dediğinde Cihangir'in adımlarının kısa bir an duraksadığını fark ettim. Ardından, daha hızlı adımlarla ulaştı yanıma. Bir adım arkamda durarak sert bir sesle "Ne işiniz var burada?" diye sorduğunda Pınar Hanım biraz bozulmuştu ama bunu belli etmeyi gururuna dokunduramadı. Israrla, "Annen geldi oğlum, bir işimiz yok. Sizi özledik, geldik. Abini de çağır da evine gidelim hadi." dediğinde Cihangir'in dudaklarında keyiften yoksun bir gülüş oluştu. "Abimi çağırayım?" dedi alayla. "Bulursan çağırırız." diyerek de devam etti ve annesi bu sözleri üzerine afalladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ ADIMLAR
RomanceDümdüz, simsiyah bir yol. Sonu görünmüyor, hatta bir adım sonrası dahi yok. Zifiri karanlık, her şey belirsiz... Ne yapmalıydı bu durumda? Bu yola birinin ışık tutmasını mı bekleyecekti? Asla. Başkasının ışığına muhtaç olmaktansa, kendi ışığını oluş...