Bir cam fanusun içinde, hayatı sınırlı yaşıyorduk. Bu sınırları kimi zaman kendimiz koyuyorduk ya da koymak zorunda kalıyorduk, kimi zaman da başkalarının haksız müdahaleleri sonucunda o sınır koyuluyordu.
Sonra insana hayatı yaşayamama hissi geliyordu. Her şeyin boş ve hedefsiz, manasız olduğu. İşte bu durumu kendime çevirmek istediğimde başlamıştım daha çok hayal kurmaya, denemeye. Para biriktirmek hiçbir zaman kolay değildi ama gittikçe zorlaşması da durdurmadı beni. Kıstım, çalıştım, uğraştım... Belki çok daha fazla şey yapabilirdim ama buna dayanıp elimdekileri bırakmadım.
Elimdeki fincanı dudaklarıma yaklaştırıp bir yudum daha aldım. Gökçe'nin derin bir nefes aldığını duyup başımı kaldırdığımda onun da gözleri beni buldu. "Ne ara bitti ya?" dedi hüzünlü bir sesle. "Buraya geldiğimiz ilk gün, evi gördüğümüz ilk an... Hepsi daha dün gibi." derken, ekledi. "Ama baksana, bitmiş."
Dudaklarımda acı bir gülümseme belirdi benim de, gözlerim Zeliha teyzenin camını bulurken. "Kayıplar vermişiz." dedim hüzünle ama Gökçe tamamladı sözlerimi. "Çok şey kazandığımız gibi."
Başımı usulca salladım. "Sonsuza kadar birlikte yaşayacağız sanıyorduk." dediğimde Gökçe güldü. "Aşk çok uzakta değilmiş." diyerek üst katı ima ettiğinde kıkırdadım. "En güzel zamanı beklemiş sadece."
Gökçe de başını salladı sözlerime. "Yeni bir döneme başlıyoruz." dediğinde ufak bir iç çektim. "Aslında biraz korkutucu geliyor. Yani... Artık öğrenci olmamak, çok farklı. İş hayatına dümdüz giriş yapıyoruz." dedim ve Gökçe de başını salladı. "Bu yıl hemen atanıp çocuklara kavuşmak istiyorum." dediğinde gülümsedim. "Çok çalışıyorsun." diyerek ona destek olmak istediğimde buruk bir tebessüm dudaklarında belirdi.
Gökçe'ye dikkatle bakarken "Gökçe?" dediğimde derin bir nefes aldı. "İnsan sevince hep yanında olmak istiyor, değil mi?" diyerek düşünceli bir sesle konuştuğunda kaşlarım çatıldı. Merakla "Elbette ister, neden ki?" diye sorduğumda bana baktı. "Atanırsam buraya olacağının garantisi yok. Çağatay da bunu biliyor. Tamam, ben de hemen evlenme meraklısı değilim ama ayrı kalma düşüncesi bile canımı acıtıyor." dediğinde duraksadım.
Fincanı elimden bırakırken "Bunu onunla konuştun mu?" diye sorduğumda Gökçe bana abartılı bir ifadeyle baktı. "O da biliyor Esila, neyi konuşacağım ki? Cihangir her gününü yanında geçirmek istiyor, yeni bir döneme başlarken bunu senin yanında yapmak istiyor mesela. Ayrı kalmanız riski bile yok o kadar, sadece istiyor."
Doğruydu. Finaller bitmişti, mezuniyet yakındı. Cihangir işe başlamıştı ve... Haftaya isteme vardı.
Derin bir nefes aldım. "Eminim Çağatay da istiyordur Gökçe. Bence bir sebebi vardır onun da, konuşmayı denemelisin." dediğimde ofladı. "Bilmiyorum." diye mırıldandı ve hemen ardından ekledi. "Çok çocuk istiyorum dediğim için korktu mu acaba?"
Gökçe'nin söylediklerine kendimi tutamadan kahkaha attığımda onun yüzünde de ufak bir gülümseme oluştu. O sırada da bahçenin kapısı açıldı ve gözlerim orayı buldu. Cihangir ıslak saçları ve basketten geldiğini gösteren, ona çok yakışan sporcu kıyafetleriyle içeriye girdiğinde gözleri bizi buldu. Adımları buraya yönelirken hemen arkasındaki Çağatay da "Kelebeğim beni kapılarda karşılıyor, görüyor musun Cihangir?" diyerek Gökçe'nin yanına gelmişti.
Gökçe bir şey belli etmeden gülümseyip "Yollarına gül de serecektim ama mevsimi değilmiş, kusura bakmazsın artık." dediğinde Çağatay bize bakarak Gökçe'nin saçlarını öptü. "Görün, ağlayın."
Cihangir yanıma oturup "Günlüğümüze de yazalım mı Çağatay?" dediğinde kıkırdayıp ona doğru kaydım ama Cihangir'in gözleri beni bulup "Duş alıp geleyim, sonra gel yanıma." dediğinde durdum. Dudaklarım istemsizce büzülürken itiraz edemeden "Tamam." diyerek karşılık verdiğimde gülümseyip göz kırptı usulca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ ADIMLAR
RomansDümdüz, simsiyah bir yol. Sonu görünmüyor, hatta bir adım sonrası dahi yok. Zifiri karanlık, her şey belirsiz... Ne yapmalıydı bu durumda? Bu yola birinin ışık tutmasını mı bekleyecekti? Asla. Başkasının ışığına muhtaç olmaktansa, kendi ışığını oluş...