29. BÖLÜM: KÜL

148 20 29
                                    

Yaşamak ve yaşatmak...

Yalnızca bir harfti kelimeye etki eden ama etkisi büyüktü. İki tarafı da derinliğiyle çekerken, ikisinin de hissettirdikleri bambaşkaydı.

Yaşamak ve yaşatmak...

Cihangir hem beni yaşıyor, hem de en derinlerinde yaşatıyordu.

Derin bir nefes alırken oturduğum sandalyede biraz daha yaslandım arkama. Kantindeydim. Sınavdan çıktığım yarım saat oluyordu ve Cihangir'i bekliyordum. Bir buçuk haftayı geride bırakmış sayılırdık. Son bir haftadır sınavlar başlamıştı ve her gün birlikte derse geliyor, sınavlardan sonra da birlikte eve dönüyorduk. Bugün de, son kez tekrarlıyorduk bu rutini. Son sınavımıza girmiştik, artık rahattık.

Önümdeki kahveden biraz daha içtim yavaşça. İyice soğumuştu ve sonu gelmişti. Cihangir'in sınavının da şimdiye kadar bitmesi gerekiyordu ama hala görünmüyordu. Hocalarla görüşmeye gittiğini düşünerek, bekledim öylece. Aramadım, rahatsız etmek istemedim. Zaten burada olduğumu biliyordu ve işi biter bitmez yanıma geleceğini biliyordum ben de.

Tam da o sırada girdi kantine Cihangir. Gülümseyerek yerimden kalktığımda gözlerim sevdiğimdeydi. Cihangir de beni görmüştü, gözleri bana değmiş hızlı adımlarını buraya yöneltmişti. Sinirliydi. Sert adımları hiddetini belli ediyordu. Kaşlarım çatılırken, yüzümdeki gülümseme usulca silindi ve Cihangir karşımda durdu. Gözlerini kısa bir anlığına gözlerimle buluştururken "Gidelim mi güzelim?" diye sormasıyla, duraksadım.

Sakin olmak istedim. Belki burada konuşmak istemiyordu belki de birazdan anlatmak istemişti, sadece bekledim ve başımı sallayarak "Olur." dediğimde, çantamı alıp sırtıma taktım. Cihangir ise sabırsızdı. Ona bir adım attığımda elimi tuttu ve geldiğinde hızlı olan adımlarına bile hızlı olacak şekilde kapıya ilerledik. Kaçıyor gibiydik, bilmiyorum ya da bir şeylere yetişmeye çalışıyorduk. Hızımız bu şekildeydi ama ben, hiçbir şey bilmiyordum.

Arabanın yanına geldiğimizde Cihangir elimi bıraktı ve şoför koltuğuna bir şey demeden oturduğunda ben de yanına geçtim. Kemerlerimizi takarken hala sessizdik, bir şeyler demesini bekledim ama arabayı kullanırken de konuşmamakta kararlı gibiydi. Sonunda dayanamadım, ben "Sınavın nasıldı?" diye kısık bir sesle sorduğumda belki anlar sandım. Belki de Cihangir bunun farkındaydı ama bozmadı kendini. "İyiydi. Üniversitedeki son vizelerim bitti." derken, bana yandan bir bakış attı. "Senin nasıldı?" diyerek devam ettiğinde, karmaşık duygularını saklayamıyordu. Bu adam bir haftadır her sınav çıkışı benimle ilgileniyordu, seviyordu, soruyordu. Şimdi ise, farklıydı.

Ve korkutucu olanı, farklılığı bana değildi.

"Cihangir, ne oluyor?" dedim, daha fazla dayanamayarak. Sesimdeki o sabırsızlık, merak ve korku gizleyemeyeceğim kadar yoğundu. Cihangir da farkındaydı ama konuşmamaya da kararlıydı. Sahte bir gülümsemeyle "Bir şey olmuyor, seni eve bırakıyorum." dediğinde, kaşlarım havalandı. Şaşkınlıkla "Eve bırakıyorsun?" diyerek tekrar ettiğim ve başını salladı yavaşça. "Hı hım," diye erkeksi bir şekilde mırıldandığında, duraksadım. Kalbim bir an teklemişti ama etkisinde kalamayacak kadar gerilmiştim ben.

Cihangir gözlerini yoldan ayırmadan arabayı kullanırken bunu benden kaçmak için yaptığını biliyordum. Benden bu şekilde kaçmak istiyordu da, mümkün değildi ki... Israr ettim. Yüzündeki zamanla oluşan gerilme, benim de telaşımı arttırdı. "Sen nereye gideceksin?" diye sorduğumda, düz bir sesle "Biraz işim var. Akşam uğrarım sana." diyerek cevaplanmasıyla kaşlarım çatıldı. Cihangir böyle gizli konuşmazdı. Ben her işini soran biri değildim ama bu, çok başka bir konuydu.

Sevdiğim adamın bu hali içimde henüz geçmemiş yaraları hissettirirken, derin bir nefes aldım. "İşin olduğunu söyleseydin ben kendim giderdim Cihangir, senin sınavdan çıkmanı beklemezdim o kadar." dediğimde Cihangir bana yandan bir bakış attı hızla. "Gidemezdin. Bu halinle yürüyecek değilsin herhalde, Esila. Hem yalnız kalmanı istemiyorum bir süre." dediğinde başımı iki yana salladım. "Taksi diye bir şey var, ben de kullanıyorum arada." dediğimde sesim şefkatliydi ama o, buna da yumuşamadı. Arabayı evin önünde durdururken gözleri sonunda beni buldu. Düz bir sesle "İşim son anda çıktı ama her türlü seni kendim bırakırdım. Zeliha teyzeyle kahve iç, film izle ve beni bekle, tamam mı?" dediğinde gözlerimin dolduğunu hissettim. Koltukta tamamen ona dönerek, elimi yanağına bıraktım. Bununla birlikte Cihangir'in bakışları derinleşirken, sevdiğim adamın buraya gerçekten geldiğini hissettim. Fark ediyordum, o burada yok gibiydi bu süreçte. Şimdi buradaydı, şimdi gözlerimdeydi. Minik bir tebessüm belirdi dudaklarımda. Yanağında olan elimle yanağını hafifçe okşarken "Bir şey var." diye fısıldadığımda, yutkundu.

SONSUZ ADIMLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin