13. BÖLÜM: ZEHİR

245 45 117
                                    

Öyle zamanlar oluyordu ki insan yanlış anlaşılmaya çok müsait bir anda kalıyordu. Yaptığı herhangi bir hata veya yanlış yokken, ortamın verdiği etkileşimle telaş yapıyordu. Bu, karşı tarafa aksi bir görüntü sunarken; ne yapan engelleyebiliyordu, ne de gören.

Abim... Sevgilim olsa, kızmazdı. Eskiden kızardı belki ama büyüdüğümü fark ediyordu, yine de her şeye rağmen koruma psikolojisi olduğunun farkındaydım. Bize şaşkınlıkla bakan gözleri, kısıldı ve tehlikeli bir hal aldı. Sadece hoşlandığım, aramızda o şekilde bir şey olmadığını bilmeyen abimin çok farklı düşüncelerde olduğunun farkındaydım. Sonuçta ben çoğu kişiyle bu samimiyeti kuramazdım, abim bunu biliyordu. Şimdi ise karşısındaki adamla gülerek şakalaşan, hatta süslerle güzel mesajlar saçan kardeşi, karşısındaydı.

Şaşkınlığı üzerimden geç de olsa atıp "Abi?" dediğimde bize yaklaştı. Gözleri doğrudan Cihangir'deyken, yüzü biraz gerilmişti. Cihangir ise, oldukça rahattı. Yüzündeki gülümseme silinmişti ama gergin de değildi. İfasesiz bir yüzle, beni ve abimi izliyordu. Hatta göz göze geldiğimiz zaman bana minik bir tebessüm yollayarak, benim bir nebze de olsun rahatlamamı sağlandığında, ona bakarak gülümsedim.

Tabii, bunları dikkatle izleyen abimi unutarak.

Abimin, "Ne yapıyorsun burada?" diye sormasıyla ona döndüm. İlk şoku atlattığım için biraz daha rahat olarak "Süs alıyorduk, Zeliha teyzenin doğum günü için." derken arkasında bizi sırıtarak izleyen arkadaşına ters bir bakış atıp, gözlerimi devirdim. Dikkatimi dağıtıyordu ve bu, onu pataklamak istememe sebep oluyordu. Üstelik onun sinir bozucu gülüşünün önüne geçen abimin bakışları vardı ki, bu da odağımı zorla oraya toplayan ikinci noktaydı. Bozuntuya vermeden, "Sen ne yapıyorsun burada?" dediğimde, yanıma iyice geldi. "Haluk bir şeyler alacaktı." derken, arkadaşına bir bakış attı ve komedi filmi biten sinir bozucu adam, içeriye doğru ilerledi.

Aslında fark ediyordum da, ben abimi çok özlemiştim.

Bir anlık gelen gülümsemeyle abime sıkıca sarıldığım zaman, abim de kollarını belime doladı. "Hiç aramıyorsun." dediğinde bir şey diyemedim çünkü olanlardan haberi yoktu. Ömer'le tanışmamış olsada kısaca anlattığım kadarıyla tanıyordu ve son olanları duysa, gerçekten onu durduramazdım. Onun yerine anlamasını istemediğim için üste çıkarak, "Sen de hiç aramıyorsun, bize de gelmiyorsun." dediğimde benden uzaklaştı ve bu sırada güldüğünü gördüm. "Yoğundum ama artık rahatım."

Bu sözlerine cevap vermek istedim ama abim buna engel oldu. Boğazını temizleyerek Cihangir'e dönerken "Kim bu arkadaş?" diye sorduğunda ben de Cihangir'e baktım. Cihangir ise rahatlıkla elini abime uzattı ve "Cihangir." diyerek ismini söyledi. Abim, beklediğim gibi ona karşılık verirken "Yakup. Esila'nın abisiyim." diye mırıldandığında sesindeki tehditkar havayı hissetmek zor değildi. Bu durumdan utanmıştım, çünkü Cihangir buna maruz kalmak zorunda değildi. Basit bir tanışma olması gerekirken, abim yanlış anladığı için gereksiz bir gerginlik olmuştu.

Cihangir bana yandan bir bakış attığı sırada, "Cihangirler üst katımıza taşındı abi, onlarla beraber Zeliha teyzeye sürpriz yapacağız." diyerek araya girdiğimde abim hızla bana döndü ve duraksadı. Beni tekrar ederek "Üst kata?" diye sorduğunda, gülümsemeye çalıştım ama ne kadar başardığımı bilmiyordum. Düz bir sesle "Evet. Biliyordun zaten birilerinin taşındığını." dediğimde, bu sefer Cihangir araya girdi. Büyük bir olgunlukla, "Abinin şaşırması veya bu şekilde tepki vermesi gayet normal Esila, anlıyorum onu." dediğinde, "Ya, öyle mi?" diyerek iç çekmemek için zor duruyordum. Şu an o kadar karizmatik görünüyordu ki... Sanırım Çağatay'ın tabiriyle, düşüyordum.

Abim bir şey demeden bir süre kısık gözlerle bizi izledi. Sonunda "Hadi alın alacaklarınızı, sonra eve bırakayım seni." dediğinde kaşlarım hafifçe çatıldı. Utanıyordum ama abime de bu şekilde karşı gelemiyordum çünkü yanlış anlamasını istemiyordum. Cihangir'e kaçamak bir bakış attığımda sanki bunu bekliyor gibi, "Biz zaten benim arabamla geldik, nasıl olsa aynı yere gideceğiz. Sorun olmayacaksa, siz boşuna uğraşmayın." dediğinde, abim ona baktı. Kaşları iyice çatılırken "Esila için bir sorun yoksa," derken bana baktı ve devamını getirmedi. Aslında bunun abim dilinde bir ikaz olduğunun farkındaydım, ama anlamak istemedim. Cihangir bana beklentiyle bakarken, onu reddetmem mümkün değildi. "Sorun yok." dediğimde abimin uyaran bakışlarına bilerek bakmadım ve tekrar, abime sarıldım. En iyi kaçamak yol buydu.

SONSUZ ADIMLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin