💫29💫

8.9K 530 154
                                    

"Seçtiğin kartlardan geçmiş zaman kartı Asaların Beşlisi," dedim ve bir el büyüklüğündeki kartı işaret ettim. "İşin, aşkın ya da ailen arasında yaşanacak uyuşmazlıkları ve düşünce ayrılıklarını simgeliyor. Bu konuda karşında duran herkes bencilce davranıyor olabilir. Ama bu onların sana karşı olan kötü niyetlerinden değil. Zamanla yanlış yaptıklarını anlayacaklar." Karşımda oturmuş ela gözlerini ardına kadar açmış beni dinleyen kızdan kısa bir süreliğine gözlerimi ayırıp diğer kartı işaret ettim.

"Şimdi ki zamansa vazgeçişi simgeleyen Asılmış Adam kartı. Daha iyiye ulaşmak için elinde olanı feda etme anlamı taşır. Ruhsal açıdan  bakıldığında kendini ibadete adama anlamına gelir ancak benim teorim geçmişte yaşanan uyuşmazlıkla ilgili oldukları. Bu durumdan sıkılmış ve iş hayatını tekrardan düzenliyor olabilirsin. Ya da aşkından vazgeçiyor da olabirsin. Kendini ruhsal açıdan dahi değiştirip bakış açını ve inançlarını dahi değiştiriyorsun bu süreçte."

Parmağımı diğer karta çevirip devam ettim. "Son kart olan gelecek kartı ise İmparator. Yaptığın değişiklerin seni büyük bir başarıya ulaştıracak gibi görünüyor. Mantığın ön planda olduğu bir gelecek yaşayacak ve gücü hep elinde tutacaksın."

Devam edeceğim sırada üzerimde hissettiğim bakışlar ile dönüp bara bakındım. Yalın her zamanki locasında oturmuş beni izliyordu. Ancak duruşunda bir gariplik vardı. Deri koltuklara yayılmamış dimdik oturmuştu. Gergindi. Parmağının ucuyla bana gel işareti yaptığında kıza döndüm ve sinsi gülüşümü bastırmaya çalışarak kısa bir mutlu son mavalı okudum. Ücreti alıp gözlerini bir an olsun üzerimden ayırmayan Yalın'a doğru yürümeye başlarken bir yandanda beni nasıl bir falcı numarası vermeye ikna edeceğini merak ediyordum.

Karşısına oturup kaşlarımı kaldırdığımda boğazını temizledi ve masaya doğru eğildi. "Tanıdığın bir falcı var mı?"

"Ben?"

Elini sallayarak, "Senin dışında," dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Ne yapacaksın?"

"İşim var."

"Ne işi?"

"Söyleyemem," diyerek başını iki yana salladığında ayaklandım.

"O zaman ben de söyleyemem." Diyerek bara doğru yürümeye başladım.

"Büyü!" Diye bağırdığında duraksadım. "Sen de görmüştün hani, bağlama büyüsü yapıldı bana. Onu bozduracağım."

Masaya dönüp karşısına oturdum ve onun gibi masaya doğru eğildim. "Ben de bozmayı biliyorum."

"Tabii ki biliyorsun," diye homurdandığında tek kaşımı kaldırdım.

"Niye başka birini istiyorsun o zaman?"

"Seni istemiyorumdur belki?"

Eğildiğim yerden doğruldum ve gözlerimi kısarak baktım. "Kim yapmışsa bu büyüyü ellerine sağlık. Şimdi onun hatırına bende sana karabüyü yapacağım." Diyerek kalkmaya davrandığımda kolumu tuttu.

"Tamam," beni geri yerime çekti ve devam etti. "Tamam, sen yap."

Heyecanla gülümseyip, "Bekle burada," diyerek bar tezgahına doğru koştum ve bu sabah getirdiğim sirkeyi, bir şişe suyu ve büyük bir bardağı alıp locaya döndüm.

"Barda sirkenin ne işi var?" Diye sorduğunda duraksadım.

"Su falında lazım oluyor." Sirkeyi açıp bardağın üçte biri kadarına boşalttım. "Sirke üç harflilerin en çok korktuğu şeydir. Kokusunun olduğu yere giremezlermiş." Dediğimde bana delirmişim gibi bakmaya başladı. "Bağlama büyüsünü nasıl yapıyorlar sanıyorsun. Mum yakıp ayin yapmıyorlar."

Sirkenin üzerine bardağı dolduracak kadar suda ekledim ve tekrar ona döndüm. "Şimdi ben buna iki kere üfleyip üç kere tüküreceğim. Ardından bir damla kadarda kanını damlatacağız. Sonra üç gulhü bir elhem okuyacağım ve sen bunu içeceksin. Tamam mı?"

"Öldürsen içmem onu."

"Asıl içmezsen ölürsün. Allah bilir kaç gündür içinde üç harflilerle geziyorsundur. Evinde dolaşıyor, yemeğini yiyor hatta tarağını falan kullanıyorlardır. Bunu içtikten sonra evini ilaçlat."

"Sen ciddi misin?"

"Dediğim gibi büyüyü mum yakıp ayin okuyarak yapmıyorlar."

Sıkıntılı bir nefes alıp eliyle yüzünü ovduğunda içimde kısa bir anlığına acıma duygusu uyandı. Ama kısacık.

"Tamam yap hadi ne yapacaksan."

Başımı hızla sallayarak, "Şimdi çok sessiz ol." dedim ve dudaklarımı bir şeyler okuyormuş gibi kıpırdatmaya başladım. Ardından suya iki kere üfleyip, üç kere kuru bir şekilde tükürdüm. Ardından eline uzandım. "İğne var mı?"

"Aynen, kıçıma saplamadan çıkmam evden."

Gözlerimi devirip omzumu silktim. "Yapacak bir şey yok öyleyse," diyerek işaret parmağını sertçe dişledim. Acıyla bağırarak parmağını çekmeye çalıştığında sabit tutup parmağımla sıktım ve küçük bir damla kanı bardağa akıttım.

"Vahşi," diye homurdanarak parmağını kendine çektiğinde umursamayıp duaları okumaya başladım. Son duayı da okuyup suya doğru üfledim ve bardağı önüne ittim.

"İçebilirsin."

Bardağa uzandı ve kokladı. Öğürerek bardağı geri bırakıp bana baktığında gülümsedim. Bardağı tekrar aldı ve tek dikişte hepsini yudumladı. Tekrar öğürdüğünde, "Tut ağzını, kusarsan bozulur." dedim.

Elini ağzına kapatarak bir süre öylece durdu. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Öfkeyle yerinden kalkıp telefonunu çıkardı ve ekrana öfkeyle tıklaya tıklaya barın çıkışına doğru ilerlemeye başladı. O sırada fal baktığım masada kalan telefonum bildirim sesi ile titreşti.

Yalın duraksadı ve sese doğru döndü. Başını eğip telefona bir kez daha tıkladı. Telefonum bir kez daha bildirim sesiyle titrediğinde bakışlarını bana çevirdi.

Ardından aynı anda telefonuma doğru koşmaya başladık.

💫💫💫

Yine bol  büyülü bir bölüm oldu. Nasıl bir psikolojiyle yazıyorum böyle bölümleri, hala çözmüş değilim. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın, görüşmek üzere👐🏻♥️

BÜYÜCÜ | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin