"Doğrusunu söylemek gerekirse," Dedi ve patateslerden birini ağzına attıktan sonra devam etti. "En başından beri böyle olacağını tahmin ediyordum. Sen ve Yalın... ne bileyim birbirinize pek uygun değilsiniz. Yalın'ın ilişki anlayışı seninkinden çok farklı."
Bir şey söylemeyip yemeğime devam ettim. Tiyatrodan ayrıldığımızda karnımızı doyurmak için bir yere oturmuş ve sohbet etmiştik. Daha doğrusu Arda Yalın'la alakalı son durumu öğrenmek istemişti ve ben de onunla hiç bir zaman bir şeylerin başlamadığını söylemiştim. Şimdiyse cevap verdiğime, konuyu değiştirmediğime pişmandım.
"Bir kere onun aile yapısı çok farklı. Tabii ailesinin bir yapısı varsa..." dediğinde suyumdan bir yudum alıp fazla ilgili görünmemeye çalışarak dinledim. "Ailesinden bir bok gördüğü yok ki, kendi hayatını ona göre şekillendirsin. Annesi de babası da paranın köpeği olmuş. Kimsenin kimseden haberi yok."
Yine cevap vermedim. Yanlış anlayacak, rahatsız olduğumu düşünecek diye korktuğumdan sus da diyemiyordum, bir yorum yapıp yapmamam gerektiğini de bilmiyordum. O yüzden dikkatimi yemeğimden ayırmadan konuşmasının bitmesini bekledim.
"Aslında ona acıyorum biliyor musun? Tüm hayatını birilerinin inadına kurduğunu düşünsene? Bir gelecek hayalin yok, kaiden yok, gerçek hiçbir şey yok hayatında."
Beni sinirlendiren ona acıyor olması mıydı, ona acıyor olmam mıydı bilmiyorum ama çatalımı sertçe tabağımın kenarına bırakıp, "Beni buraya Yalın'ın hayat hikayesini anlatmak için mi çağırdın?" diye sormam iradem dışında gelişen bir olaydı.
Arda yüzünü buruşturarak, "Özür dilerim, benim aptallığım," dediğinde kafamı sallamakla yetindim.
"Ee, sen neler yapmayı düşünüyorsun. Ali'yle birlikte bardan çıktınız. Bir sebebi vardır."
"Ben yetenek sınavına hazırlanacağım. Ali'de üniversite sınavına hazırlanacak. O yüzden çıktık bardan."
"Ali sınava mı girecek? Okuldan nefret eden Ali?"
Omzumu silkerek arkama yaslandım. "Öyle, sanırım barmen maaşıyla araba alamayacağını fark etti."
"Üniversite okuyanlarında çoğu araba alamıyor."
"Kendi parasıyla almayacak zaten, babamın yıllar önce verdiği sözdü, üniversiteyi kazandığında araba alacaktı ona."
"Anladım." Diyerek başını salladığında etrafıma bakındım.
O sırada telefonum çalmaya başladı ve ekranda Ali'nin ismi yandı. Restorana girmeden önce yarım saat sonra beni arayıp eve çağırmasını istemiştim. Aramayı cevaplayıp basit kurguya uygun birkaç kısa cümlenin ardından olayı anlayan Arda'ya döndüm. "Kalkalım mı artık?"
"Nasıl istersen," diyerek hesabı istedi ortaklaşa ödemeyi yaptıktan sonra ayaklandık.
Çıkışa doğru ilerlerken Arda kalabalık yüzünden kolumu nazikçe tutarak beni kendine doğru çekti. Kapıya varana kadar elini bileğime indirmiş ve restorandan çıktığımızda da elini çekmemişti.
Arabaya doğru yürürken duraksadığında başımı çevirip ona baktım. İfadesiz bir şekilde tam karşıya bakıyordu. Bakışlarını takip ettiğimde onu gördüm. Arabanın birkaç adım gerisinde duruyordu. Hemen arkasında siyah spor arabası duruyordu. Baştan aşağı simsiyah giyinmiş ve biraz dağınık duruyordu. Dalgalı saçları alnına dökülmüş, göz altlarında zorlukla belli olan halkalar vardı. Önce Arda'ya sonraysa Arda'nın bileğimde eline çevirmişti bakışlarını.
Yutkunarak bileğimi Arda'nın elinden kurtardım. Bu hareketi onun için yapmamıştım. Onu sileceğimi söylemiştim. Ancak bunun için onun arkadaşını kullandığımı düşünsün istemiyordum.
Arda'ya dönüp, "Ben eve yalnız döneceğim," deyip arkamı döndüğümde Arda hareketlenerek tekrar bileğimi tuttu.
"Olmaz öyle şey, seni evin önünden nasıl aldıysam öyle bırakacağım. Hem saat geç oldu."
Bileğimi daha sert bir şekilde elinden kurtardım ve yakınında olmama rağmen, kısık sesle konuşmama rağmen sesini yükselterek konuşmasına tepki niyetinde bastırarak, "Ben eve yalnız dönebilirim. Kimsenin sorumluluğunda değilim."
"Sesimi çıkarmasam görmemiş gibi yapıp gideceksiniz, öyle mi?" Yalın'ın yapmacık bir neşeyle söylediği sözler ile Arda bakışlarını benden ayırıp ona çevirdi. "Bir kahve içseydik." Duraksadı ve bastırarak, "Hep birlikte." diye ekledi.
Arda'nın sessizliği ile cevabı benden beklediğini anlayarak derin bir nefes aldım ve bakışlarımı ona çevirdim. "Size afiyet olsun. Benim gitmem gerekiyor." Sesim olabildiği kadar soğuk ifadem yeterince mesafeliydi. Bir tebriği hak etmiştim.
"Gitmen gerekiyor." diye tekrarlayıp bakışlarını çevrede dolaştırdı.
"Öyle."
"Öyleyse yapacak bir şey yok." Diyerek omuz silkti ve sert bir sesle devam etti. "Seni bırakayım. Arda bizim yerimize de içer kahve."
Arda'nın birşey söylemesine kalmadan, "Evin yolunu biliyorum, yalnız gidebilirim."
"Tabii ki yalnız gidebilirsin. Ama benim bırak-"
"Evet, yalnız gidebilirim ve yalnız gideceğim. İkinize de teşekkürler." Dedim ve kimsenin birşey söylemesine kalmadan aksi yöne doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.
On dakika boyunca koşar adım yürürken ikisinden de kurtulduğuma şükür ederek adımlarımı yavaşlattım ve otobüs durağının yakınlarda olması için dua etmeye koyuldum.
İleride görünen durak ile her şeyin bu kadar yolunda gidiyor oluşuna sevinerek adımlarımı tekrar hızlandırdım. Durağa birkaç metre kalmıştı ki Yalın'ın arabası yanı başımda durdu.
"Bin arabaya." Sert sesini duymamazlıktan gelip ilerlemeye devam ettim.
"Lavin, bin arabaya." Sesi hafiften yükselmişti. Başımı çevirip bakmadım bile. Hatta durağı s*ktir edip ara sokağa saptım.
Arkamdan gelen birkaç korna sesinin ardından Yalın'ın arabası yine yanı başımda durdu. O an Arda'nın arabasına binmediğime pişman olduğum andı.
"Bin şu s*ktiğimin arabasına!" Bu sefer bağırmıştı.
En az onun kadar yüksek bir sesle, "Binmiyorum şu s*ktiğimin arabasına!" diye bağırıp yürümeye devam ettim.
Gaza yüklenerek arabayı üzerime doğru çevirdiğinde bir kaç adım gerileyerek yolumu kapatışını izledim. Arabadan indiğinde sabır dileyerek arkamı döndüm.
Ancak kaputa sertçe vurup, "LAVİN!" diye kükrediğinde durdum. "Bin arabaya." duraksadı. "Lütfen."
Öfkeyle ona dönüp, "Derdin ne senin?!" diye bağırdım. "Anlamıyor musun, seninle aynı ortamda bulunmaktan bile rahatsız olduğumu? Seninle aynı ortamda bulunmaktansa başıma birşey gelmesini tercih ettiğimi anlamıyor musun?"
"Arabaya bin, orada konuşalım." Sesi beni delirtmeye çalışır gibi sakindi.
"Hala araba diyor," diye soluyarak derin bir nefes aldım. "S*ktir git buradan Yalın. Arabana binmeyeceğim."
"Silmekten kastın bu muydu?" Cevap vermediğimde devam etti. "Benden köşe bucak kaçıp, kendini sildiğine inandırmak mıydı bahsettiğin?"
"Her takıldığın kıza arabana binmesi için bu kadar yalvarıyor musun?"
"Neden bu gün onunlaydın?"
"Neden bana hesap sorabileceğini düşünüyorsun?"
"Arabaya binersen söyleyeceğim."
Artık beni yapacağım şeyden alıkoyan iradem yok olmuştu. O her araba dedikçe irademin ipleri gerilmiş ve şimdi kopmuştu. Bu yüzden "S*kerim arbanı!" diye bağırarak yerden aldığım taşı öfkeyle arabanın camına fırlattığımı, kırılan camın gürültüsü ile fark etmiştim.
💫💫💫Çok beklettim mi bilmiyorum ama kabul edin bir önceki bölümü ziyadesiyle telafi ettim. Oy vermeyi veee yorum yapmayı unutmayın love u♥️.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜCÜ | texting
ContoBüyücü: Bu gün hocaya gittim. Büyücü: Bağlama büyüsü yaptırmaya. Büyücü: Şimdi sana üç gün tanıyorum. Büyücü: Ya benim olursun Büyücü: Ya da o her gece altına aldığın kızları o yatağa gömen bir Kara Melek olup seni hadım ederim.