"Herşeyi mahvettim." Dediğimde Ali kafasını bana çevirdi.
Salonun ortasında yan yana uzanmış tavanı boş boş izliyorduk.
"Saçma saçma konuşma. Seni o piçin burnunun dibine sokan bendim."
"Bana her ne kadar kötü olursa olsun. Siz iyi dosttunuz. En azından evden uzaklaşabileceğin bir yerin, bir arkadaşın vardı. Şimdiyse kendini hapiste gibi hissediyorsundur."
Babamla arasının ilk günlerdeki gibi kötü olduğu söylenemezdi ancak arada sırada yükseldikleri oluyordu. Bu yüzden ağabeyim aile ortanından elinden geldiğince kaçıyordu. Yemekler dışında odasından çıkmıyordu hatta.
"Önemli olan ben değilim. Zaman geçer, fırtına diner biz yine bir şekilde dost oluruz. Önemli olan sensin." Dediğinde ben de ona baktım. "Ciddi anlamda sorıyorum, Lavin. Nasılsın?"
Boğazımda büyüyen yumruyu yutkunarak yok etme çabalarım, dolan gözlerim ve uzun zaman sonra ciddiyetle duyduğum o soru...
"Ben..." sesim tizleştiğinde duraksadım. Dudaklarımı birbine bastırarak bakışlarımı tekrar tavana çevirdiğimde avize buğulanıp, mitoz bölünmeyle çoğaldı.
Ali kolumdan tutarak beni kendine çektiğinde yüzümü omzuna gömerek göz yaşlarımı serbest bıraktım.
"Özür dilerim. Onu tanımana sebep olduğum için özür dilerim."
Başımı iki yana sallayarak sesimin boğuk çıkmasını umursamadan, "Asıl bu kadar ayran gönüllü olduğum için ben özür dilerim." dedim.
Bir süre öyle durup göz yaşlarımın dinmesini bekledik. Annem ve babamın bitmeyen alışveriş serüveninden dolayı evin bize kalmış olmasına minnettardım.
"Bana hala anlatmadın."
Sesini duyduğumda başımı kaldırıp yaşlı gözlerle ona baktım. "Neyi?"
"O günü. Seni neden kovduğunu." Sıkıntılı bir nefes aldığımda devam etti. "Yalnızca meraktan sormuyorum. Sana ne yaptığını bilmeliyim. Ne için karşısında durduğumu bilmeliyim."
"Beni kırdı. Bu yetmez mi?"
"Lavin..." dediğinde artık kaçamayacağımı anlamıştım. Daha doğrusu kaçmaktan yorulduğumu. Ancak yüzleşirsem toparlanabilir, birikip bir anda kalbimi kıran o patlamanın hasarını onarabilirdim değil mi?
"Sanırım annesiyle arası bozuktu. Benden annesine rol yapmamı istedi."
"Ne rolü?"
"Sevgili rolü." Cevap vermeyince devam ettim. "Ben de sert bir dille reddettim. Tartıştık. Beni kovdu. Bu kadar."
"Bir dakika," diyerek beni durdurduğunda bakışlarımı ona çevirdim. Sesi afallamış gibi şaşkındı. "Senden annesine onun sevgilisi rolünü mü yapmanı istedi?"
Başımı salladığımda beni iterek doğruldu ve deli gibi gülmeye başladı. Ben kaşlarımı çatmış onu deliyi izler gibi izlerken bana döndü ve bir süre suratıma baktıktan sonra aynı şiddetle gülmeye devam etti.
"N'oluyor be!?" Diyerek elini ittiğimde bana doğru yaklaştı ve açıklamaya başladı.
"Yalın'ı yıllardır tanıyorum. Ve bir kez olsun ailesini bir şeylere inandırmaya çalıştığını görmedim. Hatta tüm zamparalığını ailesinin gözü önünde yapar, onların kulağına gidecek kişilerle yapardı. Onlara hiçbir zaman iyi olduğunu inandırmaya çalışmadı. Ve senden istediği şey..." tekrar gülmeye başlamadan önce devamını getirdi. "Komik!"
"Nasıl yani?" Diye aptal aptal sorduğumda kendini zorlukla durdurmayı başardı.
"Ben de ne yapmaya çalıştığını anlamadım. Cevabını ancak ona sorduğunda alabilirsin." Dedi ve kapının çalması ile kafama bastırarak ayaklanıp odada birbiri ardına koşuşturan saçma düşüncelerimle beni yalnız bıraktı.
💫💫💫
Ve yazar kendini survivora kaptırıp sözünü tutamaz ağxmwşxmepf. Ama başaracağım. Bir gün istediğiniz üzere bölüm bombardımanına tutacağım sizi. Şimdilik beni idare edin:))). Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, görüşmek üzeree👐🏻♥️♥️.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜCÜ | texting
Short StoryBüyücü: Bu gün hocaya gittim. Büyücü: Bağlama büyüsü yaptırmaya. Büyücü: Şimdi sana üç gün tanıyorum. Büyücü: Ya benim olursun Büyücü: Ya da o her gece altına aldığın kızları o yatağa gömen bir Kara Melek olup seni hadım ederim.