Bazı anlar kendinizi derinden sorguladığınız olurdu. Hayatınızı hatta varlığınızı sorgulardınız. Attığın adımı, yediğiniz haltı, sevdiğiniz tadı hatta sevdiğiniz adamı... Ne bok yiyipte böyle bir adamı sevdiğinizi, ne günah işleyipte böyle bir adama tutulduğunuzu, kimi kandırıp ya da ne boktan bir yalan söyleyipte böyle bir adama sırılsıklam aşık olduğunuzu sorgulardınız. Ve eğer benim gibi bir barda falcılık yapıp insanların düşleriyle oynuyorsanız, verdikleri kararlara karışıyorsanız ya da oyunculuk yeteneğinizi insanları korkutmak için kullanıyorsanız bunu hakkettiğinizi fark ederdiniz.
Evet, o anlardan birini yaşıyorum.
Yalın bir kaç dakika önce, diktiği şatların verdiği adrenalin ile tişörtünü çıkarıp atmış ve hazırlanan ortama nazaran küçük olan pastasıyla Ali'nin kamerasına poz veriyordu. Ali hobisinin hakkını vererek garip pozisyonlara girip ardı adına deklanşöre basarken gözlerini bir anlığına bana kaydırdı. Ardından kamerayı indirip Yalın'a döndü ve "Bir fikrim var!" diye bağırdı.
Ardından uzun masaya doğru koşup mor ve beyaz rengindeki kremalarla doldurulmuş olan krema sıkma poşetlerini salladı. "Göğsüne 22 yazalım."
"Yazalım," dedi Yalın omzunu silkerek. Ardından onu izleyen -fotoğraf için bekleyen- çoğu eşcinsim olan topluluğa döndü ve bir kaç kez yanında gördüğüm esmer kıza işaret yaptı. Kız yüzünde bir heyecan patlamasıyla ona doğru ilerlerken ağabeyim barın ardında durmuş onları izleyen bana dönüp kaş göz yaptı.
Benden iş çıkmayacağını anlayarak Yalın'a doğru ilerledi ve yanına varmış olan kızı omzundan itti. "Öyle dümdüz yazılsın istemiyorum." Ardından kıza eliyle yol verip tekrar bana döndü. "Lavin biliyor nasıl yazılcağını." diyerek beni çağırdığında çektiğim sabırları saydığım parmaklarımı esneterek tabureden kalktım.
Neden bitmiyordu bu berbat parti?
İçimdeki orta parmak çizme isteğini yok etmeye çalışarak poşetleri aldım ve Yalın'ın tam önünde durdum. Erkeksi kokusunu duymamak için nefesimi tutmaya çalışırken poşetlerin ağızlarını açtım ve mor olan krema ile dümdüz bir 22 yazdım. Beyazı parmaklarıma dökerek şekli şemali olmayacak şekilde 22'yi çevreledim. Ve belkide bu geceki en büyük hatayı yaptım.
Başımı kaldırıp onun gözlerine baktım. Mavi gözleri alayla parlarken umursamaz görünmeye çalışarak bir adım geri çekildim ve başımı Ali'ye çevirdim.
"Tam istediğim gibi!" Aptal.
Göz devirerek yerime döndüm.
.
.
.Bir saat kadar sonra Yalın'ın üç arkadaşı, Ali ve o sarışın adam dışında kimse kalmamıştı mekanda. İstediğim gibi herkes çıkarılmış ve Yalın delici bakışlarıyla artık harekete geçmem gerektiğini defalarca vurgulamıştı. Yaptığım türk kahvelerini ve iskambil falını almadan önce elbisemin eteğine maça 10 ve karo 9 kartlarını iğneledim. Ardından ayaklarımı sıkmaya başlayan topuklu ayakkabılarımı da çıkarıp saçımı ellerimle kabartarak yürümeye başladım.
Herkesin toplandığı locaya doğru ilerlerken Yalın'ın rahatsız bakışlarını umursamamaya çalışıyordum. Ne yapacağımı bilmiyor ve doğal olarak bana güvenmiyordu. Ama dediğim gibi, umursamıyordum.
Masaya oturup kahveleri dağıtırken, "Ayılırsınız." dedim.
"Fal mı bakacaksın bize yoksa?" Bunu söyleyen Arda'ydı. Yalın'ın arkadaşıydı ve bir kaç kez fal baktırdığından tanıyordum.
"İşim bu," diyerek gülümsediğimde gözleri parlayarak kahvesinden bir yudum aldı. Sanırım bana ilgisi vardı. Bahtı kara bir çocuk olsa gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜCÜ | texting
القصة القصيرةBüyücü: Bu gün hocaya gittim. Büyücü: Bağlama büyüsü yaptırmaya. Büyücü: Şimdi sana üç gün tanıyorum. Büyücü: Ya benim olursun Büyücü: Ya da o her gece altına aldığın kızları o yatağa gömen bir Kara Melek olup seni hadım ederim.