"Bu dolaptan bir bok çıkmaz."
Berfin'in sözleri ile omuzlarım düştü. Dün Yalın'a bugün dışarı çıkmayı teklif etmiş ve onayın ardından yedide beni almasını söylemiştim. Ve planlarım arasında eksiği fark ederek bana yardım etmeleri için bardaki falcılık işinden edindiğim arkadaşlar olan, onlarla olan bağımı tezgahtar-müşteri ilişkisi olarak tanımlamak garip geliyordı, Berfin ve Ceren'i çağırmıştım. Ancak durum vahimdi.
"Alış-verişe çıkmalıyız," diye ekleyen Ceren ile bakışlarımı ona çevirdim. Durumu kısaca özet geçmiş ve acelem olduğunu söyleyerek ayrıntılara girmekten, yıllardır platonik aşık olup bir anda hayatın yüzüme güldüğü gerçeğinden, bahsetmekten yırtmıştım.
Yarım saat kadar sonra evden çıkmış ve Berfin'in oldukça pahalı görünen arabasıyla en yakın alış-veriş merkezine adeta uçmuştuk. Bu kızın, en başında fala deli gibi para baymasından anlamılıydım zengin olduğunu. Bir saati o mağazadan diğerine, o elbiseden diğerine koşturarak geçirmiştik.
Buluşmayı iptal edecek kadar bezdiğim anda Ceren elinde gözleri parlayarak tuttuğu kırmızı elbiseyle yanımıza geldi.
"Eğer gerçekten çekici görünmek istiyorsan kırmızı en iyi seçenek." Sözleri ile dudak bükerek elbiseyi inceledim.
Belden oturtmalı ve askısız bir elbiseydi. Göğsü kalp şeklinde geliyordu.
Kısaca en sevmediğim elbise türüydü. Başımı iki yana sallayarak mağazanın çıkışına doğru yürüdüm. O sırada karşı mağazadaki mankenin üzerindeki siyah elbiseyi fark ettim.
Transa geçmişçesine mağazaya girip mankenin arkasındaki askılardan bedenime uygun olanını seçip, transtan çıkmadan kabinlere girdim. Ben giyinene kadar ne olduğunu anlamayan Berfin ve Ceren gelmiş beni bekliyordu.
Kabinden çıktığımda Berfin ıslık çalarak, Ceren heyecanla bağırarak beni karşılamıştı. Onlarda en az benim kadar transa girmişti.
"Kesinlikle bunu alıyoruz!" Dedikten sonra çaprazda gözüne kestirdiği ayakkabı reyonuna koşup gümüş bantlı topukluları kapıp önüme bırakan Ceren ile en az onlar kadar heyecanlanarak ayakkabıları giydim.
Bu sırada Berfin takı askısından getirdiği su damlası şeklinde zarif bir kolyeyi boynuma takmıştı.
"Yalın'da neymiş? Sen bu halinle dünya üzerindeki tüm erkekleri düşürürsün."
Ceren cıklayarak, "Kadınlar bile düşer. Kanıtı kanlı canlı karşınızda."
Saatin yaklaştığını fark ettiğimizde hızla üstümdekileri satın alıp alış-veriş merkezindeki kuaföre geçtik. Kadın her ne kadar saçımı düzleştirmeyi teklif etse de, Yalın'ın kıvırcık tutamlarımla oynayışını düşünüp bunu reddetmiş yalnızca bakım yaptırmıştım.
Fazla olmayan ancak yüzümü aydınlık gösteren bir makyaj yaptırmış ancak Ceren'in büyük ısrarları sonucunda koyu kırmızı bir ruj sürmüştüm. Sonunda hazır olduğumda saatin yediye on beş kaldığını ve eve yetişemeyeceğimi fark ederek Yalın'a konum attım.
Bekleyişle geçen bir kaç dakikanın ardından Yalın otoparkta olduğunu haber verince kızlara veda edip otoparka doğru ilerlemeye koyuldum. Üzerimdeki bakışları olabildiğince umursamamaya çalışarak otoparka indiğimde bir kaç dakika içinde Yalın'ın spor arabasını bulmuştum.
Derin bir nefes alarak elbisemi çekiştirerek arabaya doğru yürüdüm. Yolcu koltuğuna binebilmek için önünden dolaşmama rağmen kapıyı açıp içeriye girene kadar beni fark etmeyen Yalın bakışları beni bulduğunda afalladı.
Bakışları ilk şaşkınlıkla sonra ise... hayranlıkla süzdü beni. Birkaç uzun saniyeyi yalnızca izleyerek geride bıraktıktan sonra, "Lavin?" dedi sorarcasına.
"Efendim?"
"Bu halin... ne?"
Evet, beklediğim sözler değildi bu. Ama sanki yakındım ha?
"Ben... herzaman ki halim?" Derken havalanan kaşları ile sesim sonlara doğru kısılmıştı. Omzumu silkerek, "Ben süslenmek istedim. Ne bileyim, güzel bir akşam yemeği yeriz diye düşündüm." dediğimde kaşlarını indirdi.
İfadesi serseri bir sırıtışla gerilirken bir elini kaldırıp önüme düşen buklelerden birini çekiştirdi. "Güzel bir akşam yemeği," diye tekrarladığında başımı sallayarak onayladım.
O da başını sallayarak saçımı bıraktı ve yerine dönerek arabayı çalıştırdı. Otoparktan çıkana kadar beklentiyle onu izledim. Sonunda dayanamayıp sesli bir şekilde iç çekip hafiften suratımı astım.
Fark edip bir kaç saniye için bakışlarını yoldan ayırıp bana çevirdiğinde bakışlarımı kaçırıp cama döndüm.
"Lavin?" dediğinde cevap vermeyip tekrar iç çektim.
Kucağımdaki elimi uzanıp tuttuğunda tekrar iç çekince sert bir nefes vererek güldü.
"Bana bakarsan istediğini alacaksın," dediğinde duraksadım.
Dudağımı bükerek ona döndüğümde hızlı bir hareketle üzerime doğru eğilip bükülü olan dudağımı sıcak bir öpücükle düzeltti.
"Gülümsediğinde daha güzelsin."
Gülümsedim. Hem de kocaman. Otuz iki diş olanından.
Gülümsediğimi görünce o da gülümsedi ve elindeki elimi kaldırıp gülümseyen dudaklarına bastırdı.
💫💫💫
Selam dostlarım👐🏻. Size bahsetmek istediğim şeyi şöyle bir özet geçmek istiyorum. Öncelikle Büyü diğer textinglerime göre daha uzun soluklu olacakmış gibi geliyor. Çünkü son günlerdeki ilhamsızlığımı bugün hallettim ve Büyü üzerinde uzun uzun düşündüm. Aklımda harika fikirler var ilerleyen bölümler için.
Ve bir diğer haberim şu. Belki bölüm sonlarındaki notlarımdan hatırlıyorsunuzdur büyük bir kurgudan bahsediyordum. Ciddiye aldığım bir kurguydu. Yeterince bölüm yazıp kafamda oturttuktan sonra yayınlayacaktım. Ve boş durmadım bu kurguya bir tanıtım videosu yaptım. Yarın büyük gün çünkü bu tanıtım videosunu yarın paylaşmaya karar verdim. Takipte kalın ve bölüme oy verip yorum yapmayı unutmayın, en çok siziiii♥️.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜCÜ | texting
Short StoryBüyücü: Bu gün hocaya gittim. Büyücü: Bağlama büyüsü yaptırmaya. Büyücü: Şimdi sana üç gün tanıyorum. Büyücü: Ya benim olursun Büyücü: Ya da o her gece altına aldığın kızları o yatağa gömen bir Kara Melek olup seni hadım ederim.