"İntikam alma konusunda gerçekten çok yetenekli," diye devam etmeden önce küçük bir çileği ağzıma attım. "Bir keresinde hoşlandığı kıza onun kabızlık sorunundan bahsettiğim için mahalledeki sevdiğim çocuğu bana bebek bezi almaya göndermişti. Ve geceleri tuvalete kalkma sorunu yaşadığımı söylemişti."
Gülerek bilmem kaçıncı sigarayı yakmak için çakmağa uzandı. "Bazen Ali'nin sana karşı korumacı olup olmadığını anlayamıyorum." Dediğinde bakışlarımı ondan kaçırıp gökyüzüne çevirdim.
"Korumacı. Saçımın teline gelecek bir zararın önüne geçmek için canını verir. Bir tek ileride kalbimi kıracak seçimlerimden vazgeçmem için yakar canımı."
"Benim için de yaptı mı?" Diye sorduğunda bakışlarımı birbiri ardına yanıp sönen yıldızlardan ayırıp ona çevirdim. O da beni izliyordu.
"Bana daha çok destek verdi. Cesaretlendirdi. Ama çoğunlukla karışmamayı seçti."
Başını sallayarak dudaklarını araladı ve gri dumanı gökyüzüne doğru üfledi. Başını kaputa yaslayıp çileklerden birini ağzına attığında bakışlarımı ayaklarımızın altındaki şehire çevirdim.
"Annemle babam aşık olarak evlenmiş. Ama evlilikten sonra ölen aşklardanmış onlarınki. Ali onların aşklarını öldüren şeymiş. Çok erken evlendikleri ve ikiside üniversiteyi bitirmeye, kariyer yapmaya odaklandıkları için çocuk istemiyorlarmış. Ancak Ali onların bu kararını onaylamamış ve bam diye varolmuş. Babamın ilk tepkisi anneme aldırmasını söylemesi olmuş. Ve kavgalar başlamış annem evi terk etmiş, arkadaşlarının evlerinde oradan oraya sürünmüş. Karnı burnuna gelince okulu bırakmak zorunda kalmış, babam hiç oralı değil tabii. Ancak Ali doğduğunda hastaneye ziyarete gelmiş ve üzerindeki sorumluluğun farkına o an varmış. Ama aşk için çok geçmiş. Bu yüzden evliliklerini bir sorumlulukmuşçasına devam ettirmişler." Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Ali bu hikayeyi öğrendiğinde babamın sevgisizliğini buna bağladı. Ve ikisinin arasında sonu gelmez bir gerginlik baş gösterdi. Ama gerçek bu değil. Babam bizi seviyor. Sadece babam evlat nasıl sevilir, sevgi nasıl gösterilir bilmiyor. Hatta anneme bile aşık olduğu zamanlarda sevgisini tam olarak gösteremezmiş. Bilmezmiş. Annem öğretemeden de bitmiş zaten. Bunun sebebiyse annemin söylediğine göre babam yetimmiş ve eğitimini kötü bir vasi olan amcasıyla yengesinin yanında görmüş. Ve hayatta önem verdiği tek şey bu olmuş. Eğitim, kariyer, meslek. Tabii bunlarda Ali'nin hayatta en başarısız olduğu konular olunca babamla hiç barışık olamadı yıldızları." Bir süre duraksadım ve şehrin ışıklarını izlemeye başladım.
"Bu yüzden Ali'nin en büyük korkusu kendisi gibi olmamdı. Ona göre o erkekti, böyle şeyleri umursamazdı ama ben kırılgan olduğum için sevgisizliğe dayanamazmışım. Bu yüzden beni bir abi gibi değil de bir baba gibi korudu. Sevdi, sarıldı. Ve konu aşka gelince başlarda karşı çıktı. Belki annemin yaşadıklarını yaşamamdan korktu. Ama sonra benim annem gibi olmadığımı gördü. Kalbimi kıran birisini nasıl da hızlı silebileceğimi gördü ve beni bu konuda serbest bıraktı. Hakkından gelebilecek güçte olduğumu düşündü."
"Öyle misin peki?" Diye sorduğunda bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Biten sigarasını toprağa bastırarak söndürüyordu.
"Öyleyim," dediğimde sert bir nefes vererek güldü.
Aramızda duran çilek kutusunu itip bana doğru kaydı ve sırtını tekrar kaputa yaslayıp başını bana doğru eğdi. "Yani ilk hatamda beni kolayca silebileceğini mi söylüyorsun?" Dedi kadifemsi bir yumuşaklıkla. "Bana bu denli aşıkken, gözlerin beni bulduğunda parlarken, yüzün yanımdayken aydınlanırken silebilecek misin beni?"
"Sana bu denli aşıkken, gözlerim seni bulduğunda parlıyorken, yüzüm yanındayken aydınlanıyorken benim kalbimi kırabileceksen evet, seni kolayca silebilirim." Derken bakışlarım her ne kadar cesaretle gözlerine bakıyorken kalbim korkuyla titriyordu.
Dudaklarıma doğru eğilip, "Lavin," diye fısıldadığında nefesimi tuttu. "Sen beni silemezsin. Hayat beni yer yüzünden silse bile, sen beni kalbinden silemezsin. Kalbini ayaklarımın altına alsam bile silinmez ismim."
Ardından ben nefes bile almadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ellerim omuzlarını bulduğunda belimden destekleyerek beni kucağına çekti. Sözlerinin içinde estirdiği rüzgarı öpücüğünün ateşi ile sakinleştirdiği bir kaç saniyenin ardından aldığı sert nefesler eşliğinde dudaklarını ayırdı.
Kendime gelmek için ayırdığım bir kaç saniyenin ardından derin nefesler alarak başımı iki yana salladım. "Silerim. Kalbimi parçalasan dahi silerim."
"Eğer kalbini kıracak kadar çok seversem," Duraksadı ve alayla gülerek devam etti. "Sence de bunları konuşmak gereksiz değil mi? Silmek falan? Herkes takıldığı kişiyle işi bitince onu siler, öyle değil mi?"
Kalbim teklerken bakışlarımı gözlerinden ayırmadım. Biraz önce aramızdaki mesafeyi kapatırkenki, öperkenki sıcaklık yoktu gözlerinde. Soğuk duvarları inmiş çenesi kasılmıştı.
Yutkunarak dudaklarımı araladım ve "Takılmak?" diye sordum tiz bir sesle.
Başını eğip bakışlarını arkamda kalan şehrin ışıklarına çevirdi ve bir kaç saniyeliğine sorumu cevapsız bıraktı.
"Sana aşık olduğumu düşünmedin ya?" Bir başka alaylı gülüşün ardından devam etti. "Kabul beni gerek güzelliğin, gerek tuhaflığınla etkiledin. Ama hepsi bu Lavin. Belki de kadınlar hakkında ne düşündüğümü en iyi sen biliyorsundur." Bakışlarını gözlerime çevirdiğinde ifademi sabit tutmaya çalıştım. "Gereksinim, temel ihtiyaç. Ne dersen işte. Anlarsın ya, her gün aynı yemeği yemezsin. Sevdiğin yemeği dahi her gün yiyemezsin."
Ne beynim iradem sınırlarında çalışıyordu ne de elim. Bu yüzden yaptığım şeyi etin ete vurma sesinden idrak etmiştim. Sağa dönen suratını bana çevirmeden kucağından kalktım ve toplanan elbisemi düzelterek bir adım geriledim.
Yanağında elimin izi çıkmıştı. Umrumda değildi. Hatta yapabilecek gücü bulsam suratını morartana kadar tokatlayabilirdim onu.
Bir şey söylemesine ya da yere yığılmama kalmadan bir kaç adım daha geriledim. Ayağım burkulduğunda küfredek ayağımdaki topukluları attım ve arkamı dönerek koşmaya başladım.
Üzerimdeki elbiseye küfür ettim. Onun için hazırlandığıma küfür ettim. Aptallığıma küfür ettim. Ona küfür ettim. Yanaklarımdaki ıslaklığa, kalbimdeki acıya küfür ettim.
Ve koşmaya devam ederek yemin ettim. Onu gerek kalbimden gerek yeryüzünden sileceğime yemin ettim.
💫💫💫
Düğünler bitmiyordu ki, yazar kendine zaman ayırıp paragraf paragraf yazdığı şu bölümü yayınlasın. Yine de önümüzdeki bir kaç gece rahatız dostlarım. Yakındaysa hepsi bitecek.
Ve geçen bölüm bahsettiğim tanıtım videosundan ve yeni kurgudan bahsetmek istiyordum. Onu da yine yoğunluktan yayınlayamadım. Heyecana kapılıp hemen yayınlamak istesem de şuan yeni kurgu için uygun zaman olmadığını fark ettim çünkü bu yoğunluk içinde bölümler yetişmeyebilir ve aceleye getirerek aklımdakilerden uzak şeyler yazabilirim. O yüzden özür dileyerek sizi yeni kurgu için biraz daha bekleteceğim. Şimdilik Büyü'yle idare etmeye devam edeceğiz. Hepinize iyi geceler diliyorum, seviliyorsunuz♥️♥️.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜCÜ | texting
Short StoryBüyücü: Bu gün hocaya gittim. Büyücü: Bağlama büyüsü yaptırmaya. Büyücü: Şimdi sana üç gün tanıyorum. Büyücü: Ya benim olursun Büyücü: Ya da o her gece altına aldığın kızları o yatağa gömen bir Kara Melek olup seni hadım ederim.