💫44💫

8K 507 139
                                    

Heyecandan uyuyamamak diye bir şey de varmış. Görmeden öldüm demezdim.

Her gözümü kapattığımda Yalın'ın mest olmuş ifademi sırıtarak izlediği hali aklıma düşüyor ve çıldıracak gibi yatakta tepinmeye başlıyor, odamın köşesinde gizlenen üç harflilerin deli olduğumu düşünmelerini istemediğimden kendimi zor durdurarak tekrar gözlerimi yumuyor ve tekrar o görüntüyü görüp tekrar tepinmeye başlıyordum. Tekrar, tekrar, tekrar... Kısır bir döngü içine hapsolmuştum sanki.

Hızla yataktan doğrulup sakinleşme umuduyla derin nefesler almaya başladım. Ancak nefeslerin kısık kahkahalara dönüşmesi saniyeler bile almadı ne yazık ki. Yüzümü ellerimle kapatıp yataktan kalktım ve banyoya doğru ilerledim.

Yüzüme soğuk su çarparak tekrar yatağa döndüğüm sırada telefonumun bildirim sesiyle titreştiğini duydum. Bir sırtlan edasıyla telefona atılıp ekranı aydınlattığımda onun ismini görmek ne kadar mutlu etmesi gerekiyorsa o kadar mutlu etmişti.

Yalın: Sayın Lavin Saraçoğlu, bir kaç gün önce yaşanan tatsız durumlar için işletme ekibi olarak özürlerimizi iletiyor ve yarından itibaren işinize geri dönmenizi umutla bekliyorum. İyi geceler.

Lavin: Özür dileyerek belirtiyorum ki, işletmenizden ayrı kaldığım günler içerisinde daha iyi şartlara sahip ve daha yüksek maaş teklif eden bir işletmede işe girdim. İyi geceler.

Yalın: Yeni işletmenizin iki katını teklif ediyorum. İşletmemin size ihtiyacı var.

Lavin: Daha iyi şartlardan bahsettiğimi hatırlıyorum...

Yalın: Sinir olduğunuz müşterileri kovma izni sizindir.

Lavin: Çalışma saatlerim değişmediği takdirde yarın işimin başında olacağım.

Yalın: Çalışma saatinin on dakika sonrasına alınmıştır.

Yalın: Bu gün için.

Yalın: Oldukça yakışıklı bir şoförü sizi evinizden almak üzere gönderdim.

Yalın: Gecikmeyin ;)

Lavin: SAAT 3

Lavin: GECE 3

Lavin: Özürlerimi ileterek söylüyorum ki, bu teklifiniz benim için sağlıklı sonuçlar doğurmayacak.

Yalın: Aşağı in.

Yalın: Ya da ben çıkarım.

Lavin: Bekle it herif!

Lavin: Bekle ecelin geliyor.

Yataktan hızla kalkıp dolabıma koştum. Tişörtlerimin ütülü olmamasına küfrederek yazlık elbiselerimden birini kapıp hızla üstüme geçirdim. Doğum günü partisinden dolayı kıvırcığı kontrol altına alınmış olan saçlarım şükrederek aynadaki yansımama baktım. Yüzüm... çok mu solgundu? Tuvalet masasındaki dudak nemlendiricimi alıp son rötuşu da yaptım ve telefonumu alarak odadan çıktım.

Bir süre durup sessizliği dinledim. Herkes uyuyordu. Ali zaten sarhoş olup sızmıştı. Sessiz adımlarla sokak kapısına doğru yürümeye başladım. O kadar gerilmiştim ki nefes dahi almaya korkuyordum. Kapının kulpuna dokunduğumda gerginliğim bir nebze olsun azalmıştı. Ta ki koridorun lambası yanana kadar. Donup kaldım.

"Tövbe! Lavin? Uyanık mısın?" Ali.

Bir dönem boyunca onu uyurgezer olduğuma inandırdığım için uyanık olup olmadığımı sorguluyordu.

"Sen uyanık değilsin, Abi." Diye korkutucu bir sesle fısıldadım ve başımı ters bir açıyla ona çevirdim.

"Bismillahirrahmânirrahîm. Allâhü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm, lâ te'huzühu sinetün velâ nevm..."


Lambayı söndürüp sesli sesli okumaya devam ederek odasına girdiğinde bir süre daha bekleyip kapıyı açtım ve çıktım.

Yalın arabaya yaslanmış bekliyordu. Geldiğimi duyunca gözlerini telefondan ayırıp bana çevirdi ve gülümseyerek doğruldu.

Yüzümdeki ifade her nasılsa artık gülüşünün yerini meraklı bir ifade aldı. "Ne oldu?" Diye sorduğunda kapalı kapıya kısa bir bakış atıp tekrar ona döndüm.

"Ali kendisini karabasanların bastığını düşünüyor sanırım." Dediğimde gülerek beni kendine doğru çekti.

Alışık olmadığım yakınlığı ile nefesim kesilirken yüzümdeki lanet kan basıncının sıcaklığını hissettim. O da fark etmiş olacak ki, elini yanağıma koyarak yarım ağız gülümsedi. "En çok neyi merak ediyorum biliyor musun?" Bir nefes kadar kısık sesle sorduğu soru üzerine başımı hafifçe iki yana salladım.

"Büyün herkesi korkuturken, beni nasıl oldu da sana hayran bıraktırdı?"

"Sen de gül kullandım." Dediğimde biçimli kaşları merakla havalandı. "İngilizce de rose olarak bilinen gül aslında Eros'tan gelmektedir. Eros'un attığı okların açtığı yaralarda güller bittiğine inanılırmış. Ben de sana kendi yaralarımdan topladığım güller ile büyü yaptım."

"O zaman bu nacizhane büyünün hakkını vermeliyim, öyle değil mi?"

Başımı sallamakla kaldığımda yanağıma tüy kadar hafif bir öpücük kondurarak elimi tuttu ve beni arabaya doğru çekiştirdi.

"Şunu bil ki, bunun hakkını vermek için elimdeki tek bir saniyeyi bile boşa harcamayacağım. Şimdi olduğu gibi."

♥️♥️♥️

Selam👐🏻. Dün bölüm atamadığım için çok özür diliyorum. Dünden bu yana baş ağrısı ve ateşten kurtulamıyorum. Bu gün biraz daha iyi olduğum için hemen açıp bölüm attım. Yetiştirebilirsem bir bölüm daha atacağım. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, sizi seviyorummmm♥️♥️♥️.

instagram: kibritcizehra

BÜYÜCÜ | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin