Girebileceğiniz en değişik ortam Ali'nin doğum günü partisi olurdu. Her türden insan vardı burada. Tinercisinden, camii hocasına kadar her tipi görebilirdiniz. Sahi camii hocasının ne işi vardı burada?
Sebebini bilmesem de geçenki konuşmamız Ali'yi Yalın'a karşı yumuşatmış ve Ali doğum günü partisinin barda yapılmasına ikna olmuştu. Ve bir şekilde beni de buraya tekrar ayak basmaya ikna etmişti. Pis insan.
Neyse ki, Yalın'dan uzak durma konusunda başarılıydım. Aslında bu yalnızca benim başarımda sayılmazdı. Yalın'ın da benimle göz göze gelmemek için çabaladığını hissediyordum.
Derin bir nefes alarak, şimdilik Ali'nin yerine çalışan barmenin önüme uzattığı diğer şat bardağını tek yudumda içtim. Omzumun üzerinden piste kısa bir bakış attığımda Yalın'ın Ali'yi sırtına almış fotoğraf çekildiklerini gördüm. Dudağımı bükerek tekrar önüme döndüm. Neden... neden bu kadar zor olmak zorundaydı ki?
"LAVİN!"
Ali'nin barın dip köşelerinde bile yankılanan böğürtüsünü duyduğumda sıkıntılı bir nefes vererek onlara döndüm.
"BİZİ FOTOĞRAF ÇEKSENE!"
Gözlerimde beliren siyah benekleri yok etmeye çalışarak gözlerimi kırpıştırdım ve başımı hafifçe sallayarak tabureden kalktım. Üzerimde beyaz kısa bir elbise vardı. Geçen sene Ali'nin doğum günü hediyesi olan bir elbiseydi.
İlk adımı sendeleyerek atsam da sorunsuzca piste varmıştım. Yalın telefonunu çıkarıp bana uzattığında yüzüne bakmamaya çalışarak aldım. Bir kaç adım geri çıktığımda siyah benekler bölünerek çoğalmış ve gölgelerden başka bir şey kalmaz olmuştu. Gözlerimi tekrar tekrar kırpıştırarak hiç bir bok göremeden ard arda fotoğraflar çektim.
Midem bulanmaya başladığında dudağımı bükerek son bir fotoğraf çekip telefonu tekrar ona uzattım.
Görme yetimi tekrar kazandığımda Arda'nın yanımda belirdiğini gördüm. "İyi misin?" diye sorduğunda başımı sallayarak bir kaç adım daha attım. Sendelemeden hemen önce Yalın'ın "Ben onunla ilgilenirim, sen fotoğraf çekil," dediğini duydum. Ardından bileğimi tutup beni kendine doğru çekip barın çıkışına doğru ilerlemeye başladı.
"Ne kadar içtin?"
Başımı iki yana sallayarak, "Ondan değil, burası kötü kokuyor." dediğimde bir şey söylemeden çıkış kapısını açtı.
Serin geceye çıktığımızda tenime değen rüzgarın sertliği ile Yalın'la dışarıda yalnız olduğumu fark ettim. Ne hoş!
Küçük bir adımla ondan uzaklaşıp derin derin nefes almaya başladığımda arkamda duraksadığını hissettim.
"Keşke rol yapmamı istemeseydin," diye başladığımda beni neyin harekete geçirdiğini kestiremiyordum. Belki bıkmışlık, belki alkol. Ama devam etmeme engel olacak, beni durduracak bir sebep yoktu ne yazık ki. "Keşke bunca yıl hayalinin bile beni ayakta tuttuğu şeyin rolünü yapmamı istemeseydin."
Uzun bir sessizliğin ardından yaklaşan sıcaklığından hemen arkamda durduğunu hissettim. Nefesini kulağımda hissettiğimde gözlerim kendiliğinden titreşti.
"Rol yapma öyleyse." Sesi kadife kadar yumuşak ama pürüzlüydü. İstekli ama endişeli.
Sözlerini kavradığımda gözlerimi aralayarak ağır hareketlerle ona döndüm.
"Ne demeye çalışıyorsun?" Diye sordum. Emin olmak istiyordum. Rüyada olmadığımdan, onun tüm sıcaklığıyla karşımda durduğundan emin olmak istiyordum.
"Rolü s*ktir et. Gerçek olalım."
Ardından bir şey söylememe kalmadan dudaklarıma doğru eğilip sıcak dudaklarını şaşkınlıkla aralanmış dudaklarıma bastırdı.
💫💫💫
Buna bir şükür namazı kılınırdı bence qüzmağxmqüö. Neyse bu günde içimiz rahat uyuyacağız. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Ki benceeee alta ekleyeceğim hesabı takibe almayı da unutmayın;) Sizi çoooook seviyorum♥️♥️♥️.
instagram: @kibritcizehra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜCÜ | texting
ContoBüyücü: Bu gün hocaya gittim. Büyücü: Bağlama büyüsü yaptırmaya. Büyücü: Şimdi sana üç gün tanıyorum. Büyücü: Ya benim olursun Büyücü: Ya da o her gece altına aldığın kızları o yatağa gömen bir Kara Melek olup seni hadım ederim.