Kızgındım. Hem kendime, hem de ona. Kendime kızgındım çünkü, gecenin bu saatinde üzerimi dahi değiştirmeden, duşa dahi girmeden günün tüm yorgunluğuyla evden çıkmış ve karanlık sokakları alt vurup üst çıkarak attığı konuma doğru ilerlemekteydim. Ondan uzaklaşmak ha? Yesinler koyduğumun mesafesini!
Ona kızgındım çünkü... çünkü neden böyle birisiydi ki? Neden daha kolay değildi? Neden...
Sonunda attığı konuma vardığımda kapalı bir balıkçının önünde buldum. Sandalyeler ters çevirilip masaların üzerine bırakılmış ışıklar söndürülmüştü. Denize en yakın olan sandalyelerden birinde oturuyordu. Masasının üzerinde kimisi henüz açılmamış bir düzine şişe vardı. Eğer azıcık beynim olsaydı arkamı döner ve burada alkol zehirlenmesi geçirerek ya da denize düşerek ölmesine göz yumardım.
Ama Ali'nin herkesi ikna ettiği üzere ben beyinsizin tekiydim.
Yanındaki sandalyeyi çektiğimde varlığımı henüz fark etmişti. Otururken tek kaşımı kaldırarak ona baktım ve, "Neden beni buraya çağırdın?" diye sordum.
Cevap vermemişti. O anda yüzünün halini fark etmiştim. Gözleri kan çanağına dönmüş, dolu doluydu. Dudağının kenarında kan pıhtılaşmış, kaşı patlamıştı. Anında oturduğum yerden kalkıp önünde diz çökerek elimi çenesine koyup kendime çevirdim.
"Ne oldu sana?" Diye sorarken sesim tizleşmişti.
"Ben adam olamamışım," dediğinde diğer elimle kaşına dokundum. Tepki dahi göstermeden devam etti. "Zamparanın tekiymişim."
"Öyle," diye mırıldandığımda kaşına uzanan elimi tutup indirdi ve bana yaklaşarak başını yana eğdi.
"Lavin," dediğinde nefesimi tuttum. "Adam etsene beni."
Alayla gülerek başımı çevirdim. Adam etmek ve ben ha? Ben daha kendimi adam edip ondan vazgeçememişim, onu adam edip kadınlardan mı vazgeçirecektim?
"Tam adamından istedin," dediğimde bu sefer o çenemi tutarak beni kendisine çevirdi.
"Sana ihtiyacım var," diye fısıldadığında yutkundum.
"Yüzüne ne oldu, Yalın?"
Geri çekildi ve önemli değil dercesine elini salladı.
"Kim sana zampara dedi peki?"
Dudağını büktü ve bakışlarını benden ayırıp karanlık denize çevirerek omzunu silkti. "Annem."
Annesi, yan yana durdukları an kavga etmeleri on dakika sürmeyen babasıyla Yalın'ın arasındaki köprü gibiydi. Ancak oğlunu koruyan, onun tercihlerine saygı duyan bir anne değildi. Babası kadar yaptığı işten nefret ediyordu. Bir iş adamı olarak bilinen babasının camiasında oğlunun bir bar işletiyor oluşu pekte hoş sözlerle eleştirilmiyordu. Bu yüzden ikisi de oğullarına karşı tepkiliydiler. Oğullarının hayatına karşı, arkadaşlarına ve tabii ki işine karşı ezelden tepkiliydiler.
"Annene büyü yapmamı mı istiyorsun?" diye sorduğumda bakışlarını tekrar bana çevirdi.
Başını iki yana salladı. "Onunla tanışmanı istiyorum."
"Fal mı bakacağım?"
Yine başını iki yana salladı. "Onu artık diğer kadınlarla ilgilenmediğime ikna etmeni istiyorum."
"Hipnotize falan mı yapacağım?"
Dediğimde sabır dilercesine baktı bana. "Bilerek mi yapıyorsun?"
"Neyi?"
"Bilerek mi ne dediğimi anlamamış gibi yapıyorsun?"
"Ne dediğini anlamıyorum Yalın," dediğimde alayla güldü.
"Senin cidden beynin yok."
"Neyseki tek eksiğim bu, senin aksine." Diyerek kalktım ve yerime oturdum.
"Şşş," diyerek saçımı çekiştirdiğinde sandalyemi kıçıma sabitleyerek bir adım geriye çıktım. "Tamam, yarın beyin tomogrofisine götüreceğim seni."
Cevap vermeyip ayaklandığım sırada oturduğu yerden hızla kalktı.
"Gitme," duraksadı ve devam etti. "Söyleyeceklerim daha bitmedi. Ne istediğimi söylemedim."
Durdum ve derin bir nefes aldığını işittim.
"Yarın gelip anneme kendini sevgilim olarak tanıtmanı istiyorum. Zamparalığı bıraktığıma ikna etmeni istiyorum."
💫💫💫
Selamlar, umarım beğenmişsinizdir bölümü. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, sizi seviyorum♥️.
İnstagram nicki: @kibritcizehra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜCÜ | texting
Short StoryBüyücü: Bu gün hocaya gittim. Büyücü: Bağlama büyüsü yaptırmaya. Büyücü: Şimdi sana üç gün tanıyorum. Büyücü: Ya benim olursun Büyücü: Ya da o her gece altına aldığın kızları o yatağa gömen bir Kara Melek olup seni hadım ederim.