Kapının ardından gelen kısık sesli olsa da hararetli olduğu anlaşılan tartışma merakımı körüklerken gözlerimi yumup kendimi oturduğum koltukta sabit kalmaya zorladım.
Yalın neyse ki annesi saçıma yapışmadan gelmiş ve ona püskürmeye başlayan annesini apar topar salondan çıkarmıştı. Şimdiyse abartısız yirmi dakikadır o kapının ardında tartışıyorlardı.
"Beni ona gitmeye ikna etmek için gelip yalvarmaktan yorulmadın mı?!" Diye bağıran Yalın ile olduğum yerde irkildim.
Bakışlarım kapıya kaydığında kadının anlaşılmayan bir kaç sözünün ardından tekrar Yalın'ın sesi yükseldi. "Bırak artık onu olmadığı bir adam gibi göstermeyi! Gözümden düşüyorsun," sesi son cünlesi ile kısılmıştı ancak duyacağımı duymuştum.
"Konuştuğun şeylere dikkat et!" Diyen annesinin sesi öfkeden titremişti. "Asıl sen kendini olmadığın bir adammış gibi göstermeyi bırak!" Derin derin nefesler alarak bu sefer daha ağlak bir sesle devam etti kadın. "Görmüyor musun, sizin için ne kadar çabaladığımı? İkinizi parçalamam gerekiyorken barışın diye kendimi parçalıyorum!"
"Ama bir kere bile," diye soludu Yalın. "Bir kere bile haklı olduğumu söylemedin. Hep gelip özür dilemem için yalvardın. Beni affetmesi için onun ayaklarına kapandın. Ama bir kere bile oğlum haklı demedin. Bir kere bile ona benden özür dilemesi gerektiğini söylemedin!"
"Çünkü haklı değilsin! İkimiz de senin için çabalıyoruz. Daha iyi bir hayat için çabalıyoruz. Ama sen hep serserilik peşinde koşuyorsun. Hep sürtüklerin peşinde koşuyorsun. İçeride oturmuş bizi dinleyen sür-"
"Sakın," diyerek annesinin sözünü kesti. Sakin olmasına rağmen biraz önceki kükremelerinden daha korkutucu olan bir sesle devam etti. "Sakın o cümleyi bitirme."
Bir kaç saniyelik sessizliğin ardından kadın bu sefer alayla sordu. "Onlardan birine aşık olduğunu söyleme."
"Lavin onlardan biri değil."
"Varsa eğer annesi burada olduğunu biliyor mu? Babası seni tanıyor mu?" Sertçe yutkundum. Boğazım düğümlenirken sessizce öksürdüm.
Sessizlik.
"Senin gözünde onlardan farklı olabilir ama benim gözümde tam da bu yüzden onlardan farksız."
"Beni görmeyen gözünün onu nasıl gördüğü hiç mi hiç umrumda değil. Şimdi izninle, özlem giderme sırası sevgilimde."
Bir kaç saniye sonra kapı açıldı ve içeri giren Yalın'ın ardından kadın kapıda belirip bir süre suratıma baktı. Ardından Yalın'a dönüp, "Telefonlarını açmayınca akşam yemeğine teşrif etmen gerektiğini söylemek için geldim. Seni bu akşam o masada," bakışları tekrar bana döndü. "mümkünse yalnız görmek istiyorum."
"Mümkün değil," diyerek rahat bir tavırla yanıma oturdu ve kolunu omzuma attı.
Kafasını iki yana sallayarak kapıdan ayrıldı ve birkaç saniye sonra sokak kapısının kapanma sesi duyuldu. Gözlerim kapıdan ayrılmazken yutkundum.
"Benim," sesim kısılırken boğazımı temizleyerek devam ettim. "Benim gitmem gerekiyor. Saat epey geç oldu." Diyerek ayaklanmak için hareketlendiğim sırada Yalın omzumdaki eliyle beni telrar geriye yasladı.
Çenemi tutup beni kendisine bakmaya zorladığında direnmedim. "Sen gerçekten cinlisin," dediğinde kaşlarımı çattım. "Görmedin mi? Pandora kutusunu açmaya geldi az önce."
"Fırında börek var. Yerken telefonunu yanında bulundur. Ambulansı aramak için zaman kaybetmezsin." Diyerek ayaklandım.
Odasına doğru ilerlerken ardımdan, "Benimle yemeyecek misin?" diye bağırdı.
Odaya girip hızlıca kıyafetlerimi giydim. Tuvalete girip topuz yaptığım saçlarımı taradım. Daha çok kabardığında isyan ederek tekrar topuz yaptım. Çıkmak için döndüğümde kapıya yaslanmış beni izlediğini gördüm. Yüzü düşünceliydi.
"Söylediği şeylere mi kırıldın?" Diye sorduğunda bakışlarımı kaçırıp aynadaki yansımama döndüm.
"Bir yönden haklı olduğu için kendime kızdım."
"Öyleyse gidelim." Dediğinde bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Omzunu silkerek devam etti. "Hem böreğimiz de var."
"Ne?"
"İlk tanışma için olmaz mı? Baklava mı götürülüyordu?"
Gözlerimi devirerek gülmeye başladım. "Ne şanslı bir kadınım ama. Moralim bozulduğunda beni güldürebilen bir sevgilim var." Diyerek ilerledim ve dudağına kısa bir öpücük kondurdum.
"Şanslısın şanslı olmasına," diyerek geri çekildi. "Ama ben ciddiyim."
Duraksadım. Bir süre yakışıklı suratını izledim. Gerçekten ciddiydi.
"Kafayı yemişsin. Bir de böreği götüreceksin öyle mi? Bu gün annemden tarifini istediğim böreği? Nerede yaptığımı anlayacak ve... düşünsene kopacak kıyameti. Hayatta olmaz." Diyerek onu kenarı ittim. Çantamı alıp, "Senden şimdilik tek istediğim beni evin sokağına bırakman."
"Çok yanlış düşünüyorsun." Diyerek beni omzularımdan yakaladı. "Bir de şöyle düşün. Kıyamet yalnızca bir kez kopacak."
"Haklısın sonrasında cehennemde buluşuruz."
"Biz henüz o günahı işlemedik."
"Ama annem o günahı binlerce kez işlediğimi düşünecek."
"Öyleyse o günahı işleyip gidelim." Dediğinde omzundan ittim.
"Beni eve bırak. Hemen."
Oflaya poflaya evden çıktık ve başarısız geçen ikna operasyonlarının ardından evin önüne geldik.
Arabadan inerken, "Doğru eve," diye uyardım.
"Hayır."
Kapıyı kapatırken söylediği şey ile duraksadım. "Ne?"
"Eve gitmeyeceğim."
Kapıyı kapatıp cama doğru eğildim. "Nereye gideceksin?"
"Bara." Dediğinde homurdanarak geri çekildim.
Gaza yüklenip motoru bağırtarak ilerlemeye başladığında, "Cehenneme kadar yolun var!" diye bağırdım arkasından.
Araba aniden durduğunda kaşlarımı çattım ve aceleyle arabadan inişini izledim. Üzerime doğru koşmaya başlayınca kararsızca bir adım geri çekildim ancak çoktan önümde bitmişti. Beni tek hamleyle sırtına attığında çığlık atarak ters döndüm.
"N'apıyorsun be?!" Diye bağırdığımda omuzları sinsi bir gülüşle sarsılarak cevapladı.
"O günahı işlemeye götürüyorum seni."
💫💫💫
Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Çok çok öpüyorummmm😘😘.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜCÜ | texting
Short StoryBüyücü: Bu gün hocaya gittim. Büyücü: Bağlama büyüsü yaptırmaya. Büyücü: Şimdi sana üç gün tanıyorum. Büyücü: Ya benim olursun Büyücü: Ya da o her gece altına aldığın kızları o yatağa gömen bir Kara Melek olup seni hadım ederim.