4 yıl sonra
Yaşamımız boyunca gelecek için çabalamamız ne garipti. Girdiğimiz sınavlar, sınav gibi insanlar ve tüm hepsinden almamız gereken yüksek notlar... Ve hepsi tek bir şey içindi. Gelecek. Üzerine yüzlerce hayal kurup binlerce yol çizdiğimiz bu nokta için tüm varlığımızı tüketirken hiç düşünmüş müydük, bu günün belki de son günümüz olduğunu? Sanmam.
Bize bunu öğretecek tek şeyin sevgi olduğunu anlamıştım. Aşk ve hatta kaybetme korkusu. Size bu duyguları tattıracak birisi olduğunda daha fazla temasın, daha uzun sarılmanın hayalini kurardınız. O günü son gününüzmüş gibi yaşar, sarılmalara doymazdınız.
Yalın'layken tam olarak bu durumdaydım. Bir kaç yıl sonra hatta bir kaç gün sonra aramız nasıl olur bilmiyorum ancak şimdi... şimdi güzeldik. Ve bu anı daha da güzelleştirmeliydik. Yarını, gelecek yılı düşünmek anlamsızdı. Bir iş, bir ev hayali kurmak ya da mesleğiniz hakkında planlar yapmak anlamsızdı. Örneğin bir kaç yıl öncesine kadar çizim yapmayı planlamamıştım. Ya da kariyerimi bunun üzerine kurmayı düşünmemiştim. Hedefim oyunculuktu ancak bir şekilde bu iş beni bulmuştu.
Bu yüzden gelecekte Yalın'la ne olacağımızı bilemezdim. Belki kayınbirader bile olabilirdik, hayat bu, kim bilebilir ki?
İşim geleceği görmekken bu sözleri söylemem bile ironikti.
"Hmmm," diye mırıldanarak fincanı çevirdim ve ağzıma birkaç üzüm daha atarak devam ettim. "Tek taş görüyorum."
Yudumladığı kolasını çimenlerin üzerine böğürerek kusan Yalın ile dudaklarımı büktüm.
Evet gelecek adına bir planı olmadığına neredeyse yemin edecek olan ben evlilik imalarından bulunmaktan vazgeçmiyordum.
"Komik mi?" Dediğimde kırmızıya dönen yüzünü bana çevirdi ve başını aceleyle iki yana sallayarak "Devam et, ben iyiyim." dedi.
Boğazımı temizleyerek tekrar fincana döndüm. Kaşlarımı çatıp düşünceli bir tavır takındım. "Beşik görüyorum. Kıvırcık saçlı bir kadın başında durmuş."
"Sanırım Leyâl hamile." Dediğinde elimdeki üzümlerden birini suratına fırlattım.
"Evleneli bir ay oldu daha. Üstelik ben teyze olmak için çok gencim."
"Hala olacaksın zaten." Bir üzüm daha suratına çarpıp piknik örtüsünün üzerine düştü.
"Gelinlikli bir kadın..."
"Sıra Reyâl'de sanırım." Diyerek lafımı kestiğinde derin bie nefes aldım. Sakinim. Sakin olmalıydım.
"Gelin'in saçları kıvırcık."
Başını aniden bana çevirip, "Evleniyor musun?" dediğinde fincanı sakin bir şekilde kenarı bıraktım. Ardından çığlık atarak üzerine doğru atıldım.
Saçlarına asılarak, "Et artık şu teklifi!" diye bağırdığımda gülmeye başladı.
"Param yok," diyerek kollarını belime sardığında dudaklarımı büküp çenemi titreterek gözlerimi doldurdum.
"Koskoca kafe zincirin var, Yalın."
"Feriha yüzüğü istiyorsun, Lavin."
"Fiyatlarına baktım ben çokta pahalı değil." Sesimi tizleştirmiş ve hafiften çenemi titretmiştim.
"Özel dikim gelinlik istiyorsun."
"Çünkü güzel olmasını istiyorum. Gelecekte kızım da giysin. Sonra o da kendi kızına giydirsin. Bir aile mirası olacak o gelinlik. Tabii ki özel dikim olmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜCÜ | texting
ContoBüyücü: Bu gün hocaya gittim. Büyücü: Bağlama büyüsü yaptırmaya. Büyücü: Şimdi sana üç gün tanıyorum. Büyücü: Ya benim olursun Büyücü: Ya da o her gece altına aldığın kızları o yatağa gömen bir Kara Melek olup seni hadım ederim.