36. Bölüm

5.1K 397 43
                                    


Lütfen video ile okuyun.

      Dünya fani ,bu geçici misafirhanede misafir olduğumuz kadar ahiret için birikim yaparız.Haydar oğlanın kimseye kötülüğü dokunmamış ,aksine her yardıma muhtaca yardıma koşmuştu.Zaten namazlarını hiç kaçırmazdı.Allah'ın ona emanet olarak verdiği eşine kısa sürede olsa cenneti yaşattı,saygı duydu ,sevdi ,korudu,kolladı....

      Haydar artık sekerat halinde yatıyordu.Başında Zeliş ve bacıları sürekli Kuran okuyordu.Salih ve ağabeyleri çok çaresiz kalmıştı.Çocukları ağladıkça onlarında gözleri doluyordu.Koca adamlar ağlayıp geziyordu gizlice.

     Köylü çok üzülüyordu,Haydar çok gençti daha,Zeliş gelin çok gençti ,daha yirmisine bile girmemişti.Üstelik gebeydi.

      Haydar nerede ise bir haftadır hiç uyanmamış ,sadece kalbi atıyordu.

Zeliş ,başında Kuran okurken gözyaşlarına hakim olamıyordu.Bazen isyana kadar gidiyor;
"Keşke depremde bizim evimizde yıkılsaydı da öldeydik hepimiz.Haydarımdan geri kalmazdık"
  Diye sızlanıyordu.Başlarında bir büyük de yoktu,onları sakinleştirip,akıl verecek.Köydeki millete de söz gerek ,nekadar üzülseler de dedikodudan uzak duramıyordular.

     " Zeynep kadın haklıymış,bu Zeliş uğursuz"

     "Bu oğlanında başını yedi "

     " Adam hasta yatağında bile rahat bırakmamış ,gebe kalmış"

   .
   .

   .

   .

   Böyle böyle aralarında konuşup ama Zeliş gelinin yanında ise ah vah ediyordular.

   Askerler artık yemek yardımı getirmiyorlardı.
Herkes bir şekilde başının çaresine bakıyordu.Ama Haydar hasta olduğundan evine ekmek getiremiyor,üstelik babası hayatta iken maddi olarak çok çok iyi iken sanki babasının ölümü ile evin bini bereketi gitmiş,hiç bir gelir kaynakları kalmamıştı.Üstelik depremden ötürü bütün büyükbaş hayvanlar da telef olmuştu.

Haydar'ın o gün iniltisi hiç bitmedi.Ağabeyleri başucundan ayrışmıyordular.Zeliş ise ayak ucunda oturuyor,içinden dua ediyordu ölmesin diye.Ama kocasının çektiği acıyı gördükçede rabbine yakarıyor du acı çektirmesin diye artık.

Aşkanaya çocuklarına bakmaya çıkmıştı bir ara, yere çöktü ve hıçkırarak ağlamaya başladı; "Allahım ,al benim de canımı,ben Haydarımsız yaşayamam,olmaz.Al !al benimde canımı.Bırakma beni burada Haydarımsız".

Fadime yanına çöktü sarıldı ,gelin görümce ağladılar bayağı bir.

Ne yazıkk ki Haydar ertesi sabah vefat etti.Sabah ezanından hemen sonra Zeliş namazını kılmış ,kocasının başına gitmişti.Ağabeyi diğer somya da yatıyordu.Kocasının başını kaldırdı dizlerine koydu.Öptü ,öptü ,kokladı canından çok sevdiği kocasını.Sessiz sessiz ağladı hemde konuştu eriyle.Ağabeyi uyanmış ama Zeliş utanıp gitmesin diye çıtını çıkarmamıştı.Gözleri kapalı dinledi gelinini.

"Haydarım,sevdam,kocam,evimin direği;Ne olur uyan aç gözlerini.Yine bana " sevdam" de,sesini çok özledim.Bana bakan o dünyaya bedel gözlerini özledim,hasret bıraktın kendini bana.Ne olur gitme yarim!Ben sen olmadan olmam,ne yaparım sensiz.Sen benim nefesim,sen benim herşeyimsin.Anam babam oldun bana.Kimsenin yaşamadığı sevdayı yaşattın bana.Hiçbir kadının yaşamadığı saygıyı sevgiyi gösterdin bana.Yarim kocam !gidersen eğer seni asla affetmeyeceğim,beni ,uşahlarını bırakıp gittiğin için.Beni de götür ne olur ,bırakma ardında.Yaşayamam,nefes alamam.Daha beben doğmadı,onu görmeden nere gidecen!"

ZELİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin