34. Bölüm

5.9K 407 37
                                    




İnsanoğlu her acıya dayanıklıdır aslında,bakınca şöyle ;evlat acısı yaşayanlar var,anne baba acısı,kardeş acısı ...bunları saymakla bitiremeyiz.Rabbim aslında her kuluna kaldırabileceği kadar yük veriyor.Bazı insanlar güçlü oluyorlar dertleri imtahanlarıda daha büyük oluyor.Bazende bakıyoruz sanki hiç dert tasa görmemiş gibi çoğu insana göre,işte o insanlar güçlü olmayanlar.Çünkü kaldıramayacak o derdi ,ona daha az geliyor imtahan.Öyle umuyorum ki imtihanı büyük olanın da sevabı büyüktür heralde.

Salona bomba gibi düştü Haydar 'ın hastalığı.Mirza ağanın omuzları çökmüştü artık.İkinci bir evlat acısına nasıl dayanacaktı bu koca yürekli adam.
Haydar'ın ağabeyleri ,kardeşleri herkesin üstüne sanki ölü toprağı serpilmiş,kimseden çıt çıkmıyordu.

Ya güzeller güzeli Zeliş....

Haydar'ın gözleri karısının gözlerinde ,birbirlerine öyle derin ve anlamlı bakıyordular ki.Sanki yine o zamandan uzaklaşmıştılarda kimse yoktu etraflarında.
Zeliş kucağındaki Mehmet bebeği hızlıca yere koydu ve kalkıp kocasına koştu.Kocası kollarının arasına aldı küçük karısını ve hıçkırarak ağlamaya başladılar.Sanki film izliyordular,odadaki hemen hemen herkes onlarla ağlıyordu.Çocuklarıda minik minik adımlarla yürüyüp anne babasının ayaklarına kadar geldi ve sarılıp ağlamaya başladılar.

Bu nasıl ağır bir imtihandı böyle.Haydar kendi kendine çok kızdı,keşke ilk sancıları başladığında şehre gitse idim diye içinden hayıflandı.Zeliş ise kocasını asla bırakmak istemiyor,gözyaşları sel olmuş akıyordu.Çocuklarının sesi ile birbirlerinden ayrılan çift halen gözlerini ayırmıyorlardı birbirlerinden .Büyük kumanın sesi ile iyice kendilerine geldiler.Zeliş yaptığının farkına vardı ,hemen yaşmağını düzelterek odasına koştu.
" Hele gendize gelin,sanki cenaze vardır evde.Allah Ne demiş o olur"

Bir anda evin ortamı hüzne bulanmış ,ve sanki uzun sürede kalacak gibiydi.

Haydar geçip oturdu sedire,çok yorulmuştu ve sancısıda vardı.

Mirza ağa yıkılmıştı ama evlatlarına güç vermek zorunda idi.Ayağa kalktı ve herkese birden seslendi.

"Bene bakın şimdi,kimse Zeliş gelin ile Haydar oğluma iş buyurmasın artık ,Zeliş bundan bele sadece kocasının hizmetine bakacak.Çocuklara da hepimiz bakacağız,ikisinede artık biz hizmet edeceğiz .Kimsenin söz söylemeye dili varmasın.Haydar oğlum hayde karının yanına,söyle Zeliş gelinime de bundan bele sadece senlen ilgilenecek.Yemek ,iş yok."

Haydar yavaş yavaş yürüyerek odasına gitti.Kapının önünde Zelişinin sesini duydu.Ağlıyordu karısı,sessiz sessiz .Ama duyuyordu işte.

    Çöktü adam kapının önüne,o ağladı Zeliş dinledi ,Zeliş ağladı adam dinledi.Çocukları Fadime almış yanında yatırmaya götürmüştü.
Bir müddet sonra Zeliş kalktı,ayaklarında derman yoktu ama gitmeli kocasını içeri getirmeli idi.
  Kapıyı açtı yavaşça,kocası sırtı kapıya yaslanmış olduğu için toplandı kapı açılınca.

      "Haydarım,kocam,gözümün nuru ,gel hadi odaya ,oturma yerde"

Elini uzattı kocasına,kocası da sımsıkı tuttu o eli.Kalktı adam karısının elini bırakmadan girdiler içeri.Kapıyı kapattı ve yatakta birbirlerinin gözlerine bakarak uyudular.Zeliş bir müddet sonra uyandı ve kocasını izlemeye başladı.
    Onu ilk gördüğü günü düşündü.Nikahları kıyıldığı anı düşündü.Kendine olan sevdasını ,aşkını geceler ve günler boyu anlatmıştı.Bıkmadan usanmadan ,"sevdam" demişti ona.Bu dünyada Haydar onun herşeyi olmuştu.Anası ,babası ,kardeşi,arkadaşı en çokta sevdası olmuştu.
  Eğer tabiplerin dediği gibi birşey olursa ne yapardı,kime sığınırdı.Şu dünyada Haydar ve üç oğlundan başka kimi vardı ki?
    Oğulları daha çok küçüktü.Babalarına ya doyamadan giderse sevdiği.
" hayır,hayır, olmaz gidemez.Bizi kime emanet edecek".

ZELİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin