48.Bölüm/Kavuşma

513 48 13
                                    


Bakış açımda hareketlilikten dolayı bu defa silahımı oraya doğrulttum, hızla eli beline giden Behram'a hiç düşünmeden ateş ettim.Neredeyse hepimizin kurşunuyla yeri boyladı,sonunda onu da bitirmiştik.

Elimden silahın çekip alınmasına izin verdim,onun geriye doğru gittiğini hissedebiliyordum.Demek ki, hâlâ hayatta.

Kalbim acıyor, aldığım her nefes ayrı bir acı yaşatıyordu.Nasıl olur da beni terk ettikten sonra bunların arasına dahil olur?

Olmaz,bunu sormam lazım.Kırsalda,kendisini gizleyerek kaçamazdı.

Adımlarımı attığım anda hücum yeleğim tarafından çekilince durmak zorunda kaldım.Ben sendelerken Oğuz'un kollarını hissettim,sarıldım ona.ẞuan tek ihtiyacım sarılmak olabilirdi.

Beni terk ettiğinde geceyi dışarda geçirip Oğuz'la karşılaşmıştım ve yine o karşıma çıktığında biricik kardeşim yanımdaydı.

Sarılmak,bir nebze iyi gelince ayrıldım.Anlam veremiyordum, nasıl benim gibi bir askerin babası onlarla olurdu ki?

Kendimi kaldırıma bırakıp dirseklerimi dizime dayayıp çenemi ellerimin arasına aldım, boştu.Anlamsızlaşmıştı her şey.

Yanıma çöken ağırlığa bakmadım bile,tim güvenliği alırdı.Ah evet,tim demişken;benim babam öyle biriyken bu savaşçıların yüzüne nasıl bakardım ki?

Yeni evli Oğuz'a,yarini bırakıp gelen Efe'ye,ailesini bırakan Burak'a,bu yolda anne ve babasını şehit vermiş Kartal'a,buralara gelmek için bu kadar emek sarf eden insanların yüzüne nasıl bakarım?Ben, düşmandım.

Binbir emekle,tırnaklarla kazıyıp gelmiştim bu konuma.Ve şimdi,beni terk eden,elimde olmayan sebepler yüzünden bu çok sevdiğim yerden ayrılacaktım belki de.

Elimi kana bulaması da cabasıydı,resmen öz babasını vuran biri.Kulağa çok canice geliyor değil mi?

Sebebi önemliydi ama bu,onu vurduğum gerçeğini değiştirmezdi.Üstelik, dönünce beni üstler tarafından kötü bir muamele karşılayabilirdi.Bana güvenmeleri,yine de prosedürü uygulamama anlamına gelmiyordu.

Dışarıdan bakıldığında,yine haindim ben.

Kartal'ın bana uzattığı silahımı alıp bacağımda kılıfa yerleştirdim."Sil aklında ki o saçmalıkları"nasıl yani?

Ona döndüm,ciddiydi.Farkında olmadan sesli mi düşünmüştüm,yoksa tahmin mi etmişti?

Neyse,belli ki tahmin etmişti.Fakat, haklıydım."Yine hain oldum."güldüm, gözümden süzülen bir yaşla.

"Senin hain olmadığına o kadar eminim ki."bana,bu kadar güvenen birisinin olmasına daha fazla üzüldüm.

Bakışlarım, sarı torbayı buldu.Behram, nihayetinde hak ettiği yeri bulmuştu.Bir düşman daha silinmişti listeden.

Artık gitme vaktiydi.Sadece bir soru;Ben gitmesem olur mu? Çünkü bu şekilde bana güvenen komutanımın karşısına çıkamazdım.

Böyle bir şey, mümkün olmadığı için bana hiç bir soru sormayan tim eşliğinde helikoptere bindik.Belki de,bu son binişimdi.

Çok sevdiğim üniformayı, tabancamı son görüşümdü.Kim olsa, böyle birini orduda tutmazdı artık.

Ne kadar başarılı operasyonlarda da bulunsam,bu ikinci aynı yaftayı yiyişimdi ve buna rağmen burada kalamazdım.Onlar bir şey yapmasa da, artık istifa etmenin vakti gelmişti.

Bizi, yüzünde ki gururlu gülümsemeyle karşılayan Ertan Albay'dan bakışlarımı kaçırıp yere baktım sadece.

"Bir düşman daha silindi,ellerinize sağlık aslanlarım."gurur dolu bakışlarıyla hazır ola geçip"Sağ ol,"diye bağırdık hepbir ağızdan.Bir kurşunu da ben sıkmayı ihmal etmemiştim.

TÜRKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin